Bugün, 25 Nisan 2024 Perşembe

Zeki ORDU


TİREBOLU VEYA BİR GÖNÜL BORCU

TİREBOLU VEYA BİR GÖNÜL BORCU


    Ticarette borç maddi değer üzerinden yapılır. Temel unsur paradır.
    Bazı borçlar vardır ki karşılığını ne bir çek ne de bir senet karşılayabilir.
    Vatan borcu gibi…
     Can borcu gibi…
    Vefa gibi…
    Bir de “Gönül borcu” vardır. Ne zaman ödenir, nasıl ödenir bilinmez.     Hatta ne yapsan ödenemez. O senin bir yerinde kalır. Günden güne büyür. Ne yapsan azaltamazsın. 
    Üstelik kapına gelen de olmaz. Alıcısı yoktur yani. Ticari borçlarda olduğu gibi ne kapına dayanan olur, ne haciz, ne mahkeme…
    Nasıl borçlu kalınır o da belli değildir.
    İşte benim “Gönül borcu” olduğum şeylerden biri de Tirebolu. Sadece Tirebolu'mu? Değil elbet. Gönül borcu olduğunuz çok şey olabilir. Bir ağaç, bir insan, bir meslek, bir şehir, bir vaka…
    Hatta bir rüya, bir hayal…
    Ne başlangıcı bellidir ne sonu.
    Alıcısı da yoktur satıcısı da.
    Takvimlerin 1982 Kasımını gösterdiği zamanlarda yolum düştü Tirebolu'ya. Elime tutuşturulan kağıtta Tirebolu Cumhuriyet Ortaokuluna atandınız yazıyordu.
    Öne ile uğradım. Burada işiniz yok dediler. O günkü ismiyle “Nokta tayin” olmuş. 
    Biz de vardık okulumuza. Daha sonra Eymür Ortaokulu. İsminden de anlaşılacağı gibi bir köy okulu.
     Beş yıllık ilçe maceranın ardından Bitlis ilinde aldık soluğu. Geride yüzlerce öğrenci, yüzlerce gönül.
    Peki sonra ne oldu?
    Gönlümüzün bir yerinde kaldı Tirebolu. Resmi olarak ilk göz ağrımdı.                 Öyle de kaldı.
    Ardımızda   bıraktığımız her şey bir gönül sızısı oldu bizde. Ne zaman Tirebolu ismi duyduğumda yerini tam olarak bilmediğim bir yerden “cızz!” diye ses geliyor.
    Sadece benim duyabildiğim bir ses.
    Şimdi bu yazı gönül borcunu öder mi? Ne gezer. Bir mukaddime yapalım dedik. sonrası ardından gelir besbelli.
    Bundan sonra yapacağımız ne ki? Akıl sağlığımız yerinde olduğu sürece okuyup yazmak. Bir öğretmen daha ne yapabilir ki?
    Tilkinin yüz türküsü varmış, doksanı tavuk üzerineymiş.
    Biz de dünyada kaldığımız sürece kağıt, kalem, kitap ve yazı..
    Bir de ödenemeyen gönül     borçları.
    Devamı sonraki yazılara inşallah. 
Zaten Tirebolu'yu  Metin Karslı, Reyhan     Vural ve Ayhan Yüksel anlatmış.
    Bize de “vefa” babından bir iki satır yazmak kalıyor. 
    Geride kalan bütün öğrencilerime, meslektaşlarıma ve vatandaşlara gönül dolusu selamlar sunarım.