Bugün, 27 Nisan 2024 Cumartesi

B.Rahmi ÖZEN


TOPRAĞA DEĞİL GÖNÜLLERE GÖMÜL

TOPRAĞA DEĞİL GÖNÜLLERE GÖMÜL


Konuşursan; dudaklarından dökülen sözcükler, söz mercanının şahı olsun! İlim, dünyanın ve ahretin hesabıyla uğraşır. Asıl kitap insandır, insanın yüreğidir. Asıl kitap; sevgi ve aşk kitabıdır. Bilesin ki; nefsin de bir hakkı vardır! Ne bir lokma eksik, ne bir lokma fazladır. Nefsini öldürmeyip; imana getireceksin. Teslim olmak demek; gerçeğe ulaşmanın kapısı demektir. Her geceyi Kadir, her gördüğünü Hızır bil! Bakmasını bilirsen; bu âlem, bir temaşadır! Görmeyi bilirsen her şeyi onda görürsün. Gönül evini âlemlerin sevgisiyle doldur! Her varlığa ibret ve hayret içre bak. Toprağa değil gönüllere gömül. Gönüllerde yaşamayı bil! Vuslat yolunda yürümek mutluluktur. Ölümden korkmak; bizim işimiz olmamalı. Zira biz,

Dost`tan geldik, Dost`a gidiyoruz.
Güller ki; kan kırmızı açar sabrın ve aşkın kutlu eteğinde… Kokusu Hz. Peygamberin terindedir hir bir gül tomurcuğunun. Hz. Peygamberin kokusunun ne olduğunu bilir, inananlar. Aşkın kokusunu ne şeker bir koku olduğunu bilir, Maşuk`unu arayanlar.

O halde az konuş ki, çabuk pişesin! Aşkın olduğu yerde dil hükmünü yitirir. Âşık, dilsiz olur.
Âşık ki; iki elleriyle tuttuğu tepsinin içinde öz kellesini taşıyan adamdır. Erenler nasibini almak için yapar, bunu. Yani ateşi, avuçlarında taşır, aşk eri. Ateşin küllerinden çınarlaşan gür bir aşk doğması için yapar bunu. Ateşle dost bir İbrahim olmak için yapar, bunu. Ateşle dost bir İbrahim. Buyruk gelir ateşe ulu Yaratan`dan; `Ey ateş, güllük, gülistanlık ol, ol İbrahim dosta` denir.

Bir serseri sanır aşk erini görenler. Belki bir harami… Aş eri; nefretin, kinin ve kara düşüncenin deryasında boğulmamak için bu limanda Nuh`un selamete kavuşturan gemisine binmek ister.
Aşk eri, kendini ateşten deryalarına, yalımların ortasına atar, Yaratan aşkıyla. O ateşin yakması ve pişirmesi için yapar bunu. Hamlığından kurtulması için yani… Gerçek bir inanç eri olmak için…
Aşkın ateşinde pişmek için ilk önce ahde vefa gerektir.

Selamete ermek, Süleyman olup kuşla, kurtla, karıncayla, böcekle, kelebekle konuşmak gerek, konuşamazsa da varlığın dilinde anlamak gerek. Muhammedî yolda yaşayan bir sahabe gibi lekesiz, tertemiz yaşamayanlar yapar bunu. Onlar daha net görür gerçeği. Daha belirgin duyar varlığın dilinden dökülen söz bölüklerini, hassas kulakları.

Solukları, çöl rüzgârı gibi yakıcıdır aşk erlerinin. Okyanuslarına kavuşmak için, bedenlerini parçalayan nehirleri yüreklerinde taşırlar. Hep Yaratan`ı dost bilirler ve ol dostun yoluna kurulmuş köprüdürler. Dosta kavuşmak için ateş dolu bir deryada mumdan gemilerin içinde yüzerler. Lakin ne gemileri yanar, ne kendileri. Bir yeri göstermek için uzanırsa şahadet parmaklarının doğruluğu, o yolda her şeyi görmeleri muhtemeldir aşk sultanlarının. Aşk yolu, dikenli ve çetin gelir nefse. Yolun üstünde ayılar, kurtlar, yırtıcılar, yılanlar, çıyanlar, akrepler vardır. Bu yola girmeden önce taşlarla, ağaçlarla, rüzgârla, kuşlarla, arılarla, böceklerle, kelebekle, çiçekle konuşmayı öğreneceksin ilk önce. Yani varlığın dilinden anlayacaksın. Ormanlar; dile gelip konuşacak seninle. Tam bir Mü`minsen Süleyman olup varlığın dilinden anlayacaksın hayat sınavında. Önüne sahifeleri açılmış kâinat kitabını okumayı bileceksin. Eşyanın dili, (H)hakikatin dilidir çünkü.

Aslolan eşyanın dilidir. Eşyanın dili daha nettir, daha yansız ve pürüzsüzdür. Yalansız ve garazsızdır. Ve bu dil, Mü`min için çok elzem bir dildir.
Şana, şöhrete, üne, mala mülke, mevki ve makama değil, insan yüreğine ve Hakk`ın cemaline âşıksan anlarsın bu dilden. Eşyanın dilinden anlayan aşk erleri, baktıkları her yerde Allah`tan apaçık eserler görür. Bu görüntü nefislerinin zebunu olmamanın bir ödülüdür onlara. İnsana köprü, göğe direk olmak ister varlığın dilinden anlamak. Yetmiş iki milleti sevmesi, kimseye hor bakmaması, insan gönlünün Hak yoluna kurulmuş köprü bilinci gerek. Sövene dilsiz, dövene elsiz gerek.

Aşk erinin kulakları, evrenin yüreğinin her dem; `Ya Huu… Ya Huu…` diye attığını duyar. Kâinat kitabının öz uğultusudur; `Ya Huu…` diye duyulan ses.
Ne mutlu eşyanın dilinden anlayan canlara, ne mutlu evrenin kalbinden yükselen sesleri duyan aşk erlerine…