Bugün, 16 Nisan 2024 Salı

B.Rahmi ÖZEN


TOPRAK VERİNCE İNSAN SEVİNCE                                                                                                          

TOPRAK VERİNCE İNSAN SEVİNCE       



Garip yaşantıların görkemli yokuşudur kış.

Kar, kara toprak üstüne beyaz bedeniyle abanır. Buzlar, cam kesilir suların yüzünde. Yaşlar, kaskatı donar gariplerin gözünde. Demir ısırır, su ısırır; değemez elleriniz. Kesilir ve kanar parmaklarınız. Kanatır, güneşi görmeyince sulu cam kırıkları, yürekleri.

Rüzgâr, görünmez halkalarıyla dolanır bileklerine. Kuşatır can evlerini yoksulların. Böyle anlarda, düzlükler yamaçtır onlara. Serili beyazlığın üstüne güneş vurduğunda cam kırığı ışıltılılarıyla kamaşır gözlerde renkler. Kamaşır ten ve gölge.

Karın ışıltısı acı, beyazlığı karadır garipler için. Aktır gözlere görünürdeki rengi gerçi; lâkin kara kara düşündürür kar, kuytularda yitmişleri. Kimilerine paslı demir gibidir yüreği. Acımasızca dondurur kimi kez ıssızlığın ortasında. Kimi kez bir kuytuda, kimi kez onca kalabalıklar içinde keser, ağına düşenlerin can nefeslerini.

Rengi beyaz, yüreği karadır karakışın. O yüzden unutturur gariplere; ağaçlardaki, damlardaki, dağlardaki ak güzelliğini. ‘Karakış’  demişlerdir ak bedenli, ak pürçekli süslü geline. Hazırlıksız yakalananlara duygusuzdur yüreği.

Rüzgâr ve tipi, beyaz kıvılcımdan kollarıyla yol kesen eşkıyadır bu mevsimde. Bedeninin pamuk yumuşaklığı, aldatmasın. Bükülmeyen demir gibi serttir.

Altında uyurken kara toprak; gariplere üzüntü, renkli yaşantılara görkemli bir neşedir kar. Kimileri dağ yamaçlarında kurulmuş lüks otellerin kayak merkezlerinde geçirirler böyle zamanları. Kimilerinin dilini yakar anmak, buraların adlarını.

Dertliler sarsılır, top oynayan dertsizlerin katıla katıla gülüşleriyle. Güvercin tüyleri gibi yeryüzüne dağılırken; gariplerin yüzlerinde acımtırak yelpazelenir kar. Dağların yükünce ağırdır o zaman başlarındaki efkâr. Tüyden daha hafiftir gerçi kar tanesi; ağırdır gariplerin başında Ağrı dağı kadar. Ne güzel anlam bulmuş ozan Mahzunî’nin dilinde;

 

‘İnce ince bir kar yağar fakirlerin üstüne

Felek, neden hiç gülmüyor gariplerin yüzüne

Ah, n’olur, n’olur adam mı ölür;

Toprak verince, insan sevince?’

 

Gerçekten; n’olur yani insan sevince?

‘Adam mı ölür?’ Ozanın dilince.

Bir damla su olsun, bir karanfil dalı olsun, bir gülücük olsun, bir güler yüz olsun, bir selâm olsun... n’olur verince?

‘Adam mı ölür?’