Bugün, 25 Nisan 2024 Perşembe

Selim EROĞLU


TRABZON LASTİĞİ GİBİ SIKMAK…   

TRABZON LASTİĞİ GİBİ SIKMAK…   


Z kuşağı bunu bilmez. Ne kadar anlatsak da nafile. Bizim kuşağın ve daha önceki kuşakların hayatında önemli bir yer edinir Trabzon lastiği. Bunun da evveli var tabi. Ona “çarık” diyorlar. Türkülere bile konu olmuş. “Nenen çarık giyerdi, bunları unuttun mu?” diye.

 

   Eskiye dönmeyi kimse istemez, dönmeyelim de. Lakin eskiyi unutmak günümüz nimetlerine nankörlük olur. Nankör insanları kul da sevmez, Allah da. Neden sevilmeyen bir kul olalım ki.

   Trabzon lastiği çocukluğumuzun vazgeçilmez ayakkabısıydı. Halk arasında yaygın adı “kara lastik” idi. Niçin Trabzon lastiği denildiğini bir türlü çözemedim. İlk defa Trabzon’da çıktığı için mi, orada çok kullanıldığı için mi, ya da orada üretildiği için mi bilemiyorum. Bilen olur da beni aydınlatırsa memnun olurum.

   Dedem, çarıktan kara lastiğe geçişi bir medeniyet değişimi olarak nitelendirirdi. Nereden nereye. Bunları Z kuşağına nasıl anlatacaksınız? En iyisi belgesel hazırlamak.

   Söz konusu ayakkabı, lastikten (kauçuktan) yapılırdı ve rengi siyahtı. Yekpare olurdu. Fabrikadan desenli tek  bir kalıp olarak çıkardı. Renginden ve hammaddesinden dolayı halk arasında ekseriyetle “kara lastik” diye adlandırıldı.

   Kara lastik, bayramda, seyranda, yaz kış giyilirdi. Kışın kalın çorapla giyilirse bir sorun teşkil etmezdi. Lakin yazın sıcak havalarda giymesi eziyete dönüşebilirdi. Sıcağın etkisiyle hem koku yapar hem de işkence edercesine sıkar, bunaltırdı. Trabzon lastiğinin sıkması başka hiçbir şeye benzemez, Çin işkencesi gibi bir şey. Sıkan lastiği ayaktan çıkarması bile pek mümkün olmazdı. Buraya nereden geldim?

  Kadim  bir çocukluk arkadaşım var. Adeta feleğin çemberinden geçmiş. Varlığı da görmüş yokluğu da görmüş. Uzun süre Almanya’da kaldı. Bir zamanlar o kadar varlıklı hale geldi ki arabasına özel isimli plaka bile taktırdı. Ne kadar varlıklı olursa olsun geçmişini unutmamış, Trabzon lastiği giydiği çocukluğu hep aklında. O günleri asla unutmuyor.  Şimdilerde görseniz,  iki dirhem bir çekirdek. Kendisi bu benzetmeyi (deyim de diyebiliriz) sık sık kullanır.

   Sohbet esnasında, laf anlamaz birine rastlamışsa, muhatabı bir türlü ikna olmuyorsa, hep aynı şeyleri tekrarlıyorsa, kafa ütülüyorsa, bombayı patlatır:  ‘’Yeter artık ne desek olmuyor, Trabzon lastiği gibi sıktın” der.

   Birinde böyle bir sohbete köy meydanında ben de şahit olmuştum. Arkadaş “yeter artık Trabzon lastiği gibi sıktın” deyince orada bulunanlar benzetmenin doğallığı karşısında makaraları koyuvermişlerdi. Bunun  söylendiği zamanlarda kimsenin ayağında kara lastik yoktu ama kara lastikli günler hatıralarda yaşamaya devam ediyordu. Öyle olmasa herkes birden makaraları koyuverir miydi?

   Kendi gitti adı kaldı yadigâr. Ben şimdi Z kuşağına “Trabzon lastiği gibi sıktınız” desem yüzüme aval aval bakacaklar. İzah etmekte zorluk çekiyorum. Yeniden bandı başa sarmak gerekecek.

   Hepimizin hayatında ‘’Trabzon lastiği gibi sıkanlar” mutlaka vardır, olmuştur. Yoksa hayat bu kadar sıkıcı olmazdı. Şahsen ben, Trabzon lastiği gibi sıkmamaya azami dikkat ediyorum. Trabzon lastiği gibi sıkanlardan da uzak durmaya çalışıyorum.

   En vahimi ne biliyor musunuz? Trabzon lastiği gibi sıktığının farkında olmamak, olamamak…