Bugün, 27 Nisan 2024 Cumartesi

Mehmet TÜRKAN


TÜRKÇEMİZ HAYAT KAYNAĞIMIZ -2

TÜRKÇEMİZ HAYAT KAYNAĞIMIZ -2


 Türkçenin güzelliklerini, merhabanın, selamın sıcaklığını mrb, nbr, slm… gibi anlamsız kısaltmalara, Türkçenin güzelliğini, kelimelerin estetiğini feda ettiğini ve kelimeleri teknolojiye kurban ettiğini üzüntüyle görüyoruz. Bu yetmemiş gibi emoji denilen şekillerle bu daha da ilerilere götürülüyor.
Bunun temelinde yatan birçok sebep var. Bir kere okumuyoruz. Okuduğunu söyleyenlerimiz de neyi ne için okuduğunu bilmiyor. Yazılan kitapların birçoğu saman alevi gibi gündelik heveslerle yazılmış, kısa süre sonra kaybolup giden eserler. Dolayısıyla hakkıyla okumadığımız için de yazmıyoruz ya da yazamıyoruz. Öğrencilerimize sorduğumuzda hemen hemen hepsinin bir mektup dahi yazmadığını müşahede ediyoruz.  En başarılı öğrencilerimizin bile bir dilekçe yazmaktan aciz olduğuna şahit oluyoruz. Bunun yerini teknolojik aletler ve sayfalar almış. Bu sebeple de yazmanın yerini kısaltmalar ve şekiller almış.
Aslında dilimiz o kadar sıcak ve o kadar yürekten sözlerin harmanlandığı bir dil ki bunu şairlerin mısralarında, halkımızın manilerinde ne kadar enfes şekilde yansıdığı müşahede ederiz. Anadolu'nun sıcaklığını, bu sevgi ve merhamet coğrafyasının her güzelliği dilimizin sihirli satırlarında ve mısralarında gizlidir ama biz farkında değiliz.
Halk bilgesi dediğimiz okuma yazması olmamasına rağmen gönül ve irfan sahibi birçok insanlarımız vardı. Onlar şairin dediği gibi, “O güzel insanlar güzel atlarına binip gittiler.”  Aslında aradığımız zaman bu güzellikleri çok da kolay buluyoruz.
Sehl-i mümteni diye bir sanat vardır. Bu edebi sanat, bir sözün veya şiirin çok kolay söylenmiş gibi görülmesine rağmen çok derin anlamlar ifade eden ve hadi bir de biz söyleyelim dediğimiz zaman söyleyemediğimiz söz zirveleridir. Dilimiz bu tür mısralarla doludur. İşte bu güzelliklerden bir demet:
“A benim bahtı yârim
Gönlümün tahtı yârim
Yüzünde göz izi var 
Sana kim baktı yârim.”
Bu manide bir gencin sevgilisine duyduğu muhabbeti görüyoruz. Ona duyduğu saf, temiz ve gönülden sevgiyi ve bir başkasının yârine bakışına ve tahammül edemeyişini görüyoruz. Sevgiliye bakan bir kem gözü hissedecek kadar zarif bir gözle bakan bağlılığı başka nasıl ifade edebilirdik.
Yunus'un,
“Ete kemiğe büründüm
Yunus diye göründüm.”
        Hayatın faniliğini ve kısalığını anlatalım diye sayfalar dolusu yazı yazsak bu güzel mısraların anlattığı kadar güzel anlatabilir miyiz?
“Niçin kondun a bülbül
Bahçemdeki asmaya
Ben yârimden ayrılamam 
Götürseler asmaya.” 
Bu manideki sevgiliye bağlılık, onun için ölüme razı olmak daha nasıl anlatılabilir. Günümüzün pragmatist, seküler dünyasında her şeyin menfaate, para ve maddi değerlere bağlandığı bir ortamda yâri için ölüme gedecek adam bulabilir miyiz?