Bugün, 27 Nisan 2024 Cumartesi

Mehmet TÜRKAN


TÜRKÇEMİZ HAYAT KAYNAĞIMIZ -3

TÜRKÇEMİZ HAYAT KAYNAĞIMIZ -3


 Yine sevgilinin yüzünün güzelliğini anlatmak için Karacaoğlan'ın şu mısraları tam bir sehl-i mümteni, tam bir söz harikası,
“Dökünce zülfünü bedir yüzüne
Ben sandım ki bulut aya bağlıdır.”
            Sevgilinin ay yüzünü, ay gibi parlayan ve aşığın gözünü alan yüzüne dökülmüş siyah zülüflerini daha nasıl anlatabilirdik ki?
Yine Karacaoğlan'ın;
“İncecikten bir kar yağar 
Tozar elif elif diye
Demi gönül abdal olmuş
Gezer elif elif diye.”   
Mısralarının her biri bir söz harikası birer sehl-i mümteni örneği.
Fuzuli bir beytinde sevgiliye sitem ederken şöyle diyor:
“Değildim ben sana mâil, sen ettin aklımı zâil,
Beni t'an eyleyen gâfil seni görgeç utanmaz mı?”
Muhibbi mahlasıyla şiir yazan cihan padişahı Kanuni Sultan Süleyman sağlığının iyice bozulduğu yaşlılık zamanlarında ya da bir başka söyleyişe göre çok sevdiği eşi Hürrem Sultan'ın ömrünün sonuna doğru yaşadığı hastalıkları üzerine sağlık ve sıhhatin önemini anlatmak için diyor ki:
“Halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibi 
Olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi”
Kanuni bir başka şiirinde hayatın faniliğini anlatmak için bakın ne diyor:
“Gamına aldanıp olma mahzun
Demine demlenip olma mağrur
Ne gam baki, ne dem baki”
Selimî mahlasıyla şiirler yazan ve önemli bir şair olan cihanın karşısında titrediği Yavuz Sultan Selim'in gönlünü kaptırdığı bir cariye için söylediği ifade edilen şu beyit ne kadar harika. Bir padişahın da yeri geldiği zaman derbeder bir genç gibi gönlünü kaptıracağının en güzel ifadesi bu mısralar olsa gerekir:
“Şîrler pençe-i kahrımdan olurken lerzan
Beni bir gözleri âhûya zebûn etti felek”
Bir başka dörtlükte Yavuz Sultan Selim, Divan Edebiyatında vezn-i âher denilen sanatın en güzel örneğini veriyor. Sanki Türkçe kelimelerle oyun oynayıp dans ediyor. Bu mısraların ilk kelimelerini yukarıdan aşağıya doğru okuduğumuz zaman aynı dizeleri verir. Kendisi de bir şair olan Hatâî mahlasıyla şiirler yazan Şah İsmail'e yazdığı söylenen bu dörtlükte bir cihan padişahının savaşı sadece cephede değil dil ve sanatta da verdiğini görüyoruz. 
“Sanma şâhım / herkesi sen / sâdıkâne / yâr olur 
Herkesi sen / dost mu sandın / belki ol / ağyâr olur
Sâdıkâne / belki ol / bu âlemde / dildâr olur
Yâr olur / ağyâr olur / dildâr olur / serdâr olur.”