Bugün, 28 Mart 2024 Perşembe

Mehmet TÜRKAN


TUTTUM SENİ ATTIM İÇERİ - 2

TUTTUM SENİ ATTIM İÇERİ - 2


    Kafile tüm uğraşlara rağmen Mehmet'i kabrin başından ayıramaz. Mehmet'i kabrin başında bırakıp yollarına devam etmek zorunda kalırlar.
    Mehmet ise eşi Fatma'nın kabrinin yanına boş bir kabir daha kazar ve orada yatmaya başlar. Eşinin ölümünden sonra onun için artık hayatın bir anlamı kalmamıştır. Bir süre sonra taşlardan ve ağaç parçalarından bir baraka yapar ve orada yaşamını devam ettirir.
    İşte diziye de konu olan bölüm de bundan sonra başlamaktadır. Bir gün bir yolcu grubu şehre uğrar. Uzaklardan gelen bu yolcu grubu yolda gördükleri bir olayı anlattıklarında kimse buna inanamaz.
    “Tuttum seni, attım içeri! Tuttum seni attım içeri…”
    Yolcu grubunun anlattığı adam, hasta karısı ile birlikte yıllar önce şehirden ayrılan Mehmet'ten başkası değildi. Bunu duyduklarında şehirden birkaç atlı hemen tarif edilen yere varırlar.         Gittiklerinde de gerçekten o adamın Mehmet olduğunu görür ve uzaktan onu izlemeye başlarlar. Adam elinde bir kalburla yıkık dökük bir kulübeye güneş taşımaya çalışmaktadır. Tuttum seni attım içeri diye diye… Adamı kısa bir süre izleyenler sonrasında yanına giderler, ama adam hiç birisini tanımaz. Adam için her şey silinmiştir, sanki zaman eşinin vefat ettiği o anda donmuştur.     Kulübenin içine baktıklarında biri dolu diğeri boş iki kabir görürler. Boş olanı kendisi için hazırladığı her halinden bellidir.
    Şehre dönmek için ikna etmek için uğraşsalar da, Mehmet dönmeyi kabul etmez. “Ben eşime güneş taşıyorum, ben eşime güneş taşıyorum” sözünden başka bir şey söylemez. Gelenlere göre adam aklını yitirmiştir. Ama adamın tüm dünya hırkalarını çıkarıp derviş olduğunu kimse o an idrak edememiştir.  
    Bu meczup adamın köylüleri, elleri boş geri dönerler. Lakin kendi aralarında da karar verirler. Her hafta bir kişi bu adama azık götürecektir. Bu sayede her hafta adama bir kişi yemek götürmeye başlamıştır.
    Adam azığı getiren herkese tek bir soru sormaktadır:
    "Bu azığı kim gönderdi”
    Karşısında ki kişi, azığı getiren kişiye dair bir isim yani Ali, Ahmet gibi isimler söylerse bu azığı kabul etmez geri gönderiyordu.
    Bir gün bu adamın azığını köyün imamı götürmeye karar verdi ve o gün adamla alakalı tüm gerçeklik de ayan oldu. İmam efendi adamın yanına vardığında adam yine kalburla güneş toplamaktaydı. Selam verdi ve azık getirdiğini söyledi. Meczup adam diğerlerine sorduğu soruyu bu sefer imama sormuş ve “Bu azığı kim gönderdi” demişti yine. İmam efendi “Allah! Senin, benim dahi her şeyin sahibi olan Allah gönderdi” demişti.     Adam anca şimdi kabul etti azığı. İmam da şehre döndüğünde yaşadıklarını tüm ahaliye olduğu gibi anlattı. Adama bir daha gideceklerin de vermesi gereken cevap ise artık belli olmuştu. Ama insanların gözünde artık o bir deli değil veli idi.
    Bir süre bu şekilde devam edildi ve şehirden her hafta bir kişi meczup adama azık götürdü. Sıra yine imama geldiğinde imam azığını alıp yola revan olmuştu. Kulübeye geldiğinde ise kalburla güneş toplayan adamı kulübenin önünde göremedi
    Çevreye baktı lakin dervişi arasa da bulamadı ve kulübeye girdi. Hani kulübenin içinde biri boş diğeri dolu iki kabir vardı ya artık o boş kabir de dolmuştu. Derviş ruhunu hakka teslim etmiş ve çok sevdiği eşine kavuşmuştu…
    Selam ve dua ile...