Bugün, 27 Nisan 2024 Cumartesi

Zeki ORDU


UĞURLUDAĞ DEDİKLERİ

UĞURLUDAĞ DEDİKLERİ


 Daha önce hatıralarım arasında kalsın diye birkaç satır yazdığım Uğurludağ öyle sıradan bir yer olmadığını sonra anladım.
Gönül taşıyan yerlerin hikâyesi bitmez. Ancak ülkemizde o kadar yer var ki hangi birini yazma ile bitirebilirsin?
Bu mütevazı ilçede sadece iki saat bulundum ama yıllarca yaşamış gibi oldum.
İlk önce şehrin sesini dinledim. İnsanların yüzüne baktım. Rüzgârın şiddeti, bulutların yönüne dikkat ettim. Çocukların gülümsemesi ile gülümsedim, yaşlıların hüznü ile hüzünlendim. Aynı toprağın insanlarıydık...
Daha sonra Belediye binasına uğradım. Güler Çuhadar Hanım bana Ömer Sağır diye birinden bahsetti. O gün onunla görüşemedim ama notlarımın arasına aldım.
Sonra dört mahalle muhtarı ile telefonla görüştüm. Nuh İpek, Yaşar Yıldırım, Mevlüt Çuhadar, Abdullah Bıdak bana mahalleleri ile ilgili bilgiler verdi. Bir tanesi ile görüşme imkânım olmadı. Güler Çuhadar Hanım’ın bahsettiği Ömer Sağır’ın telefona ulaştım. Daha önce TRT kendisi ve ailesiyle “Ömür Dediğin” adlı bir program çekmiş. TRT 171. bölümü Ömer Sağır ile ilgili.
Uğurludağ ilçesinin geçim kaynağını araştırdığımda “hayvancılık” ismini duyunca biraz şaşırdım. Çünkü şehir merkezlerinde pek rastlanan bir şey değildi. Ancak şartların gereği böyle bir durum var ortada. Yaz aylarında otlaklara ve yayalara götürülen hayvanlar kışın hazır besinlerle besleniyorlar. Tabiatıyla hayvanların nerede yaşadıkları mühim değil.
İlçenin Sungurlu tarafının sol yanında bulunan düzlüklerde mevsim uygun olunca hayvan otlatılır. Bunlardan biri de Çataltepesi.
İlçede 6 ilkokul, 2 ortaokul, Uğurludağ Çok Programlı Anadolu Lisesi, Halk Eğitim Merkezi ve tabiatıyla İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü. Nüfusuna göre Eğitim/Öğretim kurumları var. Tabii İlçe Devlet hastanesi ve Aile Sağlık Merkezi de.
Yaşlıların en yakındıkları şey ülkenin her yerinde olan yara. Özellikle televizyonun gelişiyle akşam komşuluklarının kalmaması. Küçük yerlerde buna çok ihtiyaç olduğunu belirttiler. Çok kişi birbirlerini ancak düğünde, cenazede ve bayramlarda görebiliyormuş.
Bu anlatılanlar, ülkenin hemen hemen her yerinde olan bir durum. Ancak “medenileşmenin(!)” getirdiklerinin yanında götürdükleri de var. Zaman içinde Cemiyet “ferdileşmeye ” başladı. Kimsenin başkasına ihtiyacı yokmuş gibi. Aslında bu durum zaman içinde insanları kabuğuna çekip bir nevi yalnızlığa itmeye başladı.
Tabi bir başka yazıda Ömer Sağır ile ilgili bir şeyler yazacağım. Ömer Amca belgeselde konuşurken o dönemin neslinin günümüz neslinden belki ilmi olarak eksik ama görgü olarak bir hayli ileride olduğu anlaşılıyor. Mesela ahırda yatma mevzusunu anlatırken “af edersiniz” demesi tamamen edebinden ve nezaketinden.
Uğurludağ ülkemizin cüssesi küçük, gönlü ölçüye gelmeyecek kadar büyük bir ilçesi. Yolunuz düşer mi düşmez mi bilinmez. Ancak ben böyle bir ilçeyi dünya gözüyle gördüğüm için mutluyum. Çok kişinin Avrupa’nın sözde tarihi yerlerinden fotoğraflar paylaşıp sözüm ona medeni olduğunu göstermeye çalışması nasıl bir ruh halidir bilmem ama benim Uğurludağ’dan çektiğim fotoğrafların yanında bir kıymet-i harbiyesi yoktur.
Gördüğüm Uğurludağ’ı ülke dışında bin beldeye değişmem.
Siz gönül nedir bilir misiniz?