Bugün, 20 Nisan 2024 Cumartesi

Seyfi GÜNAÇTI


UMRE İZLENİMLERİ

UMRE İZLENİMLERİ


Allah (CC) nasip etti, yarıyıl tatilinden faydalanarak ikinci defa umre yapmak üzere eşim ve annemle birlikte kutsal topraklara gittim.
Bu seferki yolculuğumuz öncekilere göre biraz meşakkatli geçti. Samsun`dan Medine`ye doğrudan uçuş yapamadık, İstanbul üzerinden aktarmalı gittik. İstanbul havaalanında 8 saat Medine uçağını beklemek hem yorucu, hem de sıkıcı oldu.

Burada Diyanet`in bir eksikliği olduğunu düşünüyorum. Umreciler için Samsun`dan Arabistan`a doğrudan iki uçak kalkmış. Bizim de içinde bulunduğumuz 30 kişilik gurup aktarmalı uçağa verilmişiz. Madem iki uçağın kapasitesi doldu, bundan sonra yapılan başvuruları niçin kabul ettiniz? Hadi kabul ettiniz diyelim, neden bizi bundan haberdar etmediniz? Halbuki, Samsun`dan başvuranlara İlkadım Müftülüğü bunu söylemiş. Aktarmalıya razı olanlar kaydını yaptırmış, razı olmayanlar yaptırmamış. Aktarmalı gideceğimizi bilseydim, ihtimal ki ben de kaydımı yaptırmazdım.

Gün geldi, zaman doldu ve 26 Ocak Pazartesi günü saat 15.55`de uçağımız Samsun`dan havalandı. O ana kadar dört uçak yolculuğu yaptım, hepsi de 320 kişilik büyük uçaklardı. İki koridor ve üç sıra halinde koltuklar vardı. Bu seferki uçağımız 186 kişilikti ve öncekilere göre küçük sayılırdı.

Seyahat ettiğim uçaklar hakkında bilgi edinme merakım vardır. Hosteslere seyahat ettiğimiz uçağın adını sordum, birbirlerinin yüzlerine baktılar. Hiçbirinden cevap çıkmadı. Sonra “Biz pilota soralım, size bilgi veririz” dediler. Fakat uçak piste inene kadar yanıma uğrayan olmadı. Tam uçaktan inerken, pilotun kapıda durmuş yolculara iyi günler dilediğini gördüm. İzin isteyip uçağın adını ona da sordum. Kaptan pilotun durumu hosteslerden farklı değildi. Ama cevap vermiş olmak için olsa gerek, “Uçağımız, Airbus 321” dedi. Sorumun cevabının bu olmadığını o da biliyordu. Bu cevapla beni savacağını sanmıştı. Ben soruma açıklık getirerek tekrar sordum:

“Ben uçağın tipini, modelini sormuyorum. Hani uçakların, Mersin Uçağı, Urfa Uçağı gibi isimleri vardır ya, onu soruyorum” dedim.
Pilot, uçağın kapısından dışarı çıktı. İniş merdivenlerinden uçağın gövdesine baktı, fakat uçağın adını göremedi. “Uçağın ismi gövdesinde yazar. Fakat iniş merdiveni kapatmış. Aşağı inince görebilirsin” dedi.
Bu durum beni şaşırttı. Hadi diyelim hostesler görev yaptıkları uçağın adını bilmezler, ya pilotlar! Onlara hangi uçakla uçacakları nasıl bildiriliyor? Bir görevli parmakla gösterip, “İşte bak! Şurada duran uçakla Medine`ye uçacaksın” mı diyor?

Bir bilen beni aydınlatsın.
Saat 17.12`de İstanbul Atatürk Havaalanı`na iniş yaptık. Yani 1 saat 17 dakikada Samsun`dan İstanbul`a varmıştık. Uçaktan inince bizi bekleyen otobüslere bindik ve terminal binasına otobüslerle gittik. Biz `İç Hatlar Terminali`ne inmiştik.

Oradan ikinci kata çıkıp uzun bir yürüyüşten sonra `Dış hatlar Terminali`ne geldik. Yürüdüğünüz mesafeye bakınca havaalanının ne kadar büyük olduğunu anlıyorsunuz. Eğer her adımda yol gösteren levhalar olmasa varacağımız yeri herhalde kolay bulamazdık.

Medine`ye uçmaya tam sekiz saatimiz vardı. Yolculardan bazıları İstanbul`da bulunan yakınlarının yanına gittiler. Bizim öyle bir şansımız yoktu. Evet, İstanbul`da akrabalarımız vardı ama gecenin o saatinde onlara zahmet vermenin bir anlamı yoktu.
Yolculuğumuzun sonraki bölümleri için haftaya buluşmak dileğiyle.