Bugün, 29 Mart 2024 Cuma

Seyfi GÜNAÇTI


Uzmanlık işi


Geçen hafta okulumuz Matematik Öğretmeni Yetkin Danacı bana bir davetiye verdi. Bu, Eğitim Bir Sen´in düzenlediği Sıtkı Aslanhan konferansına davet kartıydı. Daha o anda katılmaya karar vermiştim.


18 Şubat Perşembe akşamı Belediye Kültür Merkezi´nde yerimi aldım. Açılış ve selamlama konuşmalarından sonra Sıtkı Aslanhan sahneye geldi. Ensedeki saçları bana normalden biraz fazla gibi görüldü ama hoşgörülü yanım ağır bastı ve çok da irdelemedim

Aslanhan yaklaşık 1.5 saat sahnede kaldı. Bu süre içinde hiç ara vermeden ve dinlenmeden konuştu. Hiçbir not ve kağıt kullanmadı. Anlattıkları konuları birbirine ustalıkla bağlamayı başardı. Zaman zaman espiriler yaptı. Konularını güzel örneklerle süsledi. Davetiyedeki ünvanı bölümünde, ?Kişisel Gelişim Uzmanı? yazıyordu. Konuşmasına başlayalı yarım saati doldurmadan Sıtkı Aslanhan´ın, konusunun uzmanı olduğuna inandım.


Bu bir yetenek meselesi diye düşünüyorum. Siz söyleyeceğiniz şeyleri önceden bir kağıda yazsanız ve onu ezberleseniz, -kendi adıma söylüyorum- yine de takılmadan bir saat aralıksız konuşamazsınız. Yaklaşık iki yıl önce aynı salonda Dr Senai Demirci de böyle akıcı ve doyurucu bir konferans vermişti. Hiç takılmadan, maksadını açıklayarak ve örnekleri yerinde kullanarak konuşabilen bir kişi daha hatırlıyorum: Choyang Sağlıklı Hayat Ürünleri sahibi Özkan Atik.


Konferansın konusu ?Evde ve Okulda Başarılı Eğitimin Sırları? idi. Bence konferans bu konuda yeterince faydalı olmuştur. Özellikle aile hayatı ve ebeveyn- çocuk ilişkileri konusunda dikkate değer örnekler verdi ve sonuçlar çıkardı.


?Biz küçükken bütün aile aynı kaptan yemek yerdik. Kimse bize ?Yavrum, yesene!? demezdi. Küçükler de dahil, herkes yemekten bir kaşık daha fazla almak için mücadele ederdi. Şimdi anne yemek yedirebilmek için çocuğun peşinde koşturuyor. Biz aynı kaptan yemek yerdik ama yine de mutluyduk? dedi.


Aynen!


Ben kendimi bildim bileli bana annemin ya da ablamın yemek yedirdiğini hatırlamıyorum. Annemizin zaten buna zamanı da olmazdı. Sabahleyin gün doğmadan kalkacak, 400 metre mesafedeki çeşmeden iki güğüm su getirecek. Çeşmenin çanağı yeterince büyük değildi. Eğer komşun senden önce gitmişse, kabını doldurmak için çanağın dolmasını bekleyecek. Sonra eve gelip ateşi yakacak ve ahıra inip inekleri sağacak. Gelip kapıdaki köpeğin yalını verecek. Yayıkla yoğurdu yayıp tereyağı çıkaracak ve ayran elde edecek. Nihayet çocukları uyandırıp onların yemeğini verecek ve hayvanları otlağa salacak.


İş bitti mi? Hayır. Köy yerinde iş biter mi? Bundan sonra bahçe işleri ve ev halkının öğle yemeği konusu var. Yani sen ister sofraya konan yemekten karnını doyurursun, istersen öğle vaktine kadar aç kalırsın.
Bu gün öyle mi?


Yakın çevremden görüyorum. Çocuk 7-8 yaşına gelmiş ama annenin bir elinde yemek tabağı, diğer elinde kaşık çocuğun peşinden koşturuyor. Bir de, ?Şunu al yavrum!.. Bir kaşık kaldı bebeğim?? diye yalvarması yok mu?
Biz özlü söz daha: ?Lokma geldiği yere hizmet eder.?


Bunu merhum Mehmet Zahit Kotku Hoca söylermiş.


Ne demek bu?


Yani, lokma helalden geldiyse helal yere gider. Haram yollarla elde edildiyse, haram yollarda harcanır.


Bir de sabah eşini işe yolcu ederken hanımın nasihatına bakın:


?Bey! Aldığın maaşın hakkını ver. Bu çocukların boğazından haram lokma geçmesine sebep olma!?


Acaba bugün eşini bu sözlerle işe uğurlayan kaç kadın kalmıştır? Ve sabah eşini hazırlayıp işe yolcu eden kaç hanım kalmıştır?


Allah(CC) rızkını helalden kazanıp, evi bereketli olanlardan eylesin.