Bugün, 26 Nisan 2024 Cuma

Zeki ORDU


VELESPİT

VELESPİT


Yarım asrı devirmişlerin çocukluk oyunları artık hafızalardan da silinmek üzere. Hatta bazı okullar “Eski oyunlar” adı altında tekrar gündeme getirmek için çabalıyorlarsa da bazı şeyleri kabul ettirmek zor oluyor.

Çok eskiler bilir; çelik-çomak, ebeden almaca, ateşlim, tokulcuk, fittik yapmak, evcilik, beş taş, körebe, saklambaç, uzuneşek, yakan top ve benzeri oyunlarımız vardı.

Babamın evi ilçeden çok uzak, Ordu-Samsun güzergâhı, üzerinde karayoluna yakın bir yerdeydi. O zamanlar “zift” veya “katran” denilen kapkara yapışkan bir özelliği olan petrol artığı maddenin çakıl taşları üzerine dökülerek yapılan karayolu da bizim oyun sahalarımızdandı.

Uzun süre araba geçmezdi yoldan. Biz de fırsat bilerek karayolu oyun sahasına çevirirdik. Parmak kalınlığı kadar kalınlığı olan demirden çember yapıp başka bir demirle onu dengede tutarak çevirmek çok hoşumuza giderdi.

Zaman içinde yola beyaz bir çizgi çizilmişti. Günlerce o çizginin ne işe yaradığını düşündük ama o an için bulamadık. Ta ki okula gidip öğretmene sorana kadar. Çemberi çizgi üzerinden yürütmek büyük maharet isterdi.

Günlerden bir gün onlarca insan iki tekeri olan bir “demirin” üzerine binmiş geliyorlardı. Başlarında adını sonradan “kask” olarak öğrendiğimiz şeylerden vardı. Kısa süre içinde yanımızdan geçtiler. Bu zamana kadar hiç görmediğimiz bir şeydi. Oyuncak desen oyuncak değil, taşıt desen taşıt değil. Hem insanı taşıyor, hem de motoru yok.

Köyde adını bilen yoktu. Anlattıklarımıza yani gördüklerimize inanmayanlar da vardı. Gördüklerimiz kime anlatsak “İki tekerlekli insan taşıyan alet olur mu” derlerdi bize.

Daha önce “Büyük şehir” görmüş bir amca bu taşıtın adının “Velespit” olduğunu söyledi. Velespit ismini duymadığımız gibi zaten kendisini de yeni görmüştük.

Velespit denilen şey bugünün bisikleti yani. Velespit ismi geçenlerde aklıma gelince bir araştırayım dedim. Nasıl olsa Google denilen sanal bir öğretici var. Baktım velespit denilen şey Fransızca “Velospit” kelimesinin Türkçe aksanı ile söylenen ve bizim bisiklet dediğimiz şey. Yani iki tekerle yürüyebilen büyük bir oyuncak.

Gerçekten bisikleti ilk defa gördüğümüzde arkadaşlarla günlerce düşünmüştük. Kimimiz bir tekeri arızalansa üzerindeki kişinin hayati zarar göreceğine dair yorumlar yapan arkadaşlarımız oldu. Değil iki üç tekerli bir taşıtın dahi çok riskli olacağına dair görüşler atmıştık ortaya. Şimdiki nesil hiç sorgulamadan biniyor üzerine gidiyor. Ne yol çizgisi ilgilendiriyor yeni nesli, ne bisiklet. Madem var kullanılmalı anlayışı ile bakılıyor her şeye.

Günümüzün çocuk oyunları gerçekte olmayan ve bilgisayar veya cep telefonu üzerinden oynanan oyunlar. Düşmenler hayali, arkadaşlıklar hayali bu oyunlarda. Kim üzülüyor, kim seviniyor bilinmiyor. Üstelik çoğu da sosyal bağımlılık yapıyor bunların. Gençler birbirleri arasında “Şu oyunun falanca sürümü çıkmış gördünüz mü” gibi sorular soruyor muhataplarına.

Bir velespit kelimesinden buralara geldik. Hafızamızı yokladık. Hatırda kalanları satırlara döktük. Nerden aklıma geldiyse “hatıra, hafızadır” diye bir söz uydurmuştum kendi kendime. Hatıralardan hafızamda kalanlar resmigeçit yaptı zihnimde. Kalanlarını da daha sonra kaleme almak üzere uzaklaştım hatıralarımdan.

Sadece gördüğüm o velespiti veya bisikleti bu yaşıma geldim kullanmasını bilmem hala. Ne demeli; “Ağaç yaş iken eğilir” demiş atalar. Biz kullanmasak da kullananları gördük. Hatta ilk gördüklerimiz “Milletler Arası Bisiklet Müsabakaları” sporcularıymış. Az şey mi?

Ayrıca; siz hiç yol çizgisi çizilirken gördünüz mü?