Aynı gün -4 Haziran 2021- ikindiye doğru oğlumun eşi Aslıhan kızımı ziyaret etmek üzere Ağrı/ Doğubayazıt'a gittik. Canım Aslıhan kızımla sevgili kardeşleri Neslihan ve İncilay yeğenlerim bizi çok samimi, güzel ağırladılar.
Aslıhan kızımın oturduğu evde yemek yiyip biraz dinlendikten sonra Doğubayazıt’ı gezmeye çıktık.Ağrı Dağı’nın eteğindeki Doğubayazıt, Ağrı’nın doğu ucunda olduğundan Türkiye-İran transit yolunun en son durak yeri. Şehir merkezinde başta İran olmak üzere dünyanın değişik yerlerinden getirilmiş çeşitli eşyaların satıldığı pasaj ve ticaret yerleri dikkat çekmekte. Sevgili oğlumla kızımın bana hediye ettikleri kaliteli güneş gözlüğü, çok ucuzdu. Oğlumun bu pasajda birkaç defa alış veriş yaptığı Erkan Yaşar isimli Doğubayazıtlı bir esnaf kardeşimizin aldığımız gözlüğü bana hediye etmek istemesi,bize gösterdiği samimi ilgi; daha önce eşine rastlamadığım derecede bir misafirperverlik ve cömertlik örneği olarak bizi çok şaşırtıp duygulandırdı.
İran-Gürbulak gümrük kapısına yakınlığı, sınır ticaretiyle yabancı mal ticaretinin gelişmesi, iklimin ılıman oluşu sebebiyle iç ve dış ticaretin; İshak Paşa Sarayı, Ahmet Hani Hazretlerinin türbesi, Beyazıt Kalesi, Ağrı Dağı ve gümrük kapısı sebebiyle de iç ve dış turizmin çok canlı olduğu Doğubayazıt, Ağrı’nın en önemli ve büyük ilçesi olmuş.
Celali Şehzade Bayazıt Han tarafından eski kale yerine yaptırılan Bayazıt Kalesi, çok yüksek yerde olduğundan sıcak havada engebeli yolu tırmanmadık.
1784 yılında Çıldıroğulları'ndan II. İshak Paşa döneminde yaptırılmış, “Osmanlı mimarisinin, Anadolu’da günümüze ulaşabilen tek saray yapısı” olarak kabul edilen İshak Paşa Sarayı’nın methini çok duymuştum. Furkan oğlumla Aslıhan ve Neslihan kızımın rehberliğinde büyük bir merak ve heyecanla -vakit geç olduğundan aceleyle- sarayı ziyaret ettik.
Doğubayazıt’a 8 km mesafede, ovaya hâkim dik bir tepe üzerinde bütün heybetiyle, sanatıyla görenleri kendine hayran bırakan İshak Paşa Sarayı; bizi masal dünyasına seyahat ettirdi adeta. Üç tarafı dik bir tepe üzerinde inşa edilmiş İshak Paşa Sarayı; içinde bulunan cami, divan odası, kütüphane, fırın, mutfak, ahır ve hamamıyla, 366 odalı görkemli mimarisiyle, taşa hayat veren estetik motifleriyle sanat abidesi, ayrı bir şehir sanki. .
1651 yılında Hakkâri yakınlarında Han köyünde doğan, Doğu Anadolu’nun birçok yerini dolaşarak Arapça, belâgat, dinî ilimler, astronomi okuyan; büyük İslam alimi, mutasavvıf ve şairi Ahmed-i Hani Hazretlerinin Doğubayazıt’ta yaşayıp “Mem û Zîn” adlı meşhur mesnevini burada yazıp vefat ettiğini, türbesinin de İshak Paşa Sarayı’ına 500 metre uzaklıkta bulunduğunu öğrenince büyük bir heyecan ve sevinç duydum. Hemen şeyhin türbesini ziyaret edip ruhuna hediye etmek üzere Kur’an okuduk.Kitabesi sayesinde hakkında geniş malumat edindik.Yanı başındaki camide ikindi namazını kıldık oğlumla.
Türkiye’nin en yüksek dağı olan Ağrı Dağı’nın eteğinde kurulan, Ermenistan, İran ve Azerbaycan illeri ile sınır komşusu olan, çok özel iklimi ve coğrafi özelliği bulunan Iğdır’a oğlum, kızım, Neslihan ve İncilay yeğenlerimle birlikte cumartesi günü gezmeye gittik.Kayısısı, zengin folklorü ve mutfak lezzetiyle de meşhur Iğdır’da şehri biraz dolaşıp öğle namazını kıldıktan sonra nefis cağ kebabından yedik.Haydar Aliyev Parkı’nın kendisi gitmiş, ismi kalmış. Orada ve cami önünde hatıra fotoğrafları çekindik.
Aynı gün Doğubeyazıt’a geldik hep birlikte, sevgili kızım ve yeğenlerimle pastanede çay içip vedalaştık. Oradan da özel bir taksiyle Çaldıran’a döndük oğlumla.Aynı günde üç şehri biraz olsun gezip görmek nasip oldu.Akşamleyin oğlumun kıymetli ve misafirperver ev sahibi Tevfik ağabeyle tanışıp sohbet ettik.
4 gün süren kısa Doğu seyahatim; her yönden verimli, heyecanlı, zevkli, faydalı, güzel ve hayırlı geçti.Atalarımızın veciz şekilde dediği gibi: “Tebdil-i mekanda ferahlık vardır.”