Bugün, 29 Mart 2024 Cuma

Zeki ORDU


VEZİRKÖPRÜ`DE YANDI YÜREK KÖZ OLDU

VEZİRKÖPRÜ`DE YANDI YÜREK KÖZ OLDU


Kim bilir kaç yolcu konakladı odalarında? Kaç ulak fermanı sağ salim ulaştırmak için yorgunlu giderdi mekânında? Kaç at çatlamaktan kurtuldu sayende?
Mademki vardın yolculuk daha bir kolay geçecekti. Senin için günün her saati açıktı kapıların misafirlerine.

Dinimiz bile bazı hususlarda ruhsat vermişti sefere çıkanlara. Zahmetli işti sefer. Kimse yerinden yurdundan ayrılır mıydı kolay kolay? Üç asır sefere çıkmışlara ev sahipliği yaptın. Ne hayaller kuruldu mekânında. Yorgunluğunu atmak için istirahata çekilen her yolcu; ya sılayı düşündü ya da gurbeti.
Başını yastığa koyar koymaz uyudu çok kişi.

Devrin en zarif mimarisiyle inşa edildin. Ahşap ve taş temel malzemelerindi. Sular kaynağından geliyordu mekânına. Ne plastiğin sahte zarafeti ne de betonları soğuk yüzü daha işgal etmemişti dünyamızı.
Mütevazı duruşunda görünmeye bir asalet vardı.

Pencereleri şairin tarifine çok uyuyordu.
“Garip pencerecik, küçük daracık;
Dünyaya kapalı, Allah`a açık”

Her ne kadar mekânın dar ise de misafirlerinin gönlünün genişliği ferahlık veriyordu bulunduğun yere. Kim bilir kaç kişi arkadaş oldu sayende? Kaç kişiyle dostluğunuz başladı? Ne hikâyeler anlattınız birbirlerinize. Duvarlar neler şahitti kim bilebilir.
Devlet-i Ali gibi ne badireler atlattın kim bilir? Hepsinde de ayakta kalmayı başardın. Gün geldi “medeniyetin” vazgeçilmezlerinden biri olan “elektrik kaçağına” karşı koyamadın. Kaçak bu nereden gelir nereden gider belli olur mu?

Seni inşa edenler iki asır korudular da; onlardan sonra gelenler bir asır bile muhafaza edemediler. Ne olurdu sanki hatıralarınla olsaydın aramızda. Kimse konaklamasıydı, madem koruyamayacaklardı. Öylesine dursaydın durduğun yerde. Yani seni rahat bıraksalardı. Mekânına ancak ziyaretten ziyarete gelinseydi bari.
Vezirköprü`de maalesef bir tarih kül oldu. Gönlümüz köz oldu. Bizde seninle yandık. Korunursun sandık, kandık. Meğer alevler ne kadar düşmanmış tarihe.

Şimdi aramızda yoksun. En azından bir benzerini yani “mukallidini” tekrar inşa ederler de; biz de buna benziyordu gibi ifadelerle anlatmaya başlarız konuşmaya. Sanırın “büyükler” bu işe el atarlar. “Daha önceki hali buna benziyordu ve takriben şu tarihte yapılmıştı” diye başlayan ifadelerle anlatmaya çalışırız seni. Yani aslını. Sonra tarihi öneminden, hizmetlerinden dem vururuz biraz. “Bak yine de aslına uygun inşa ettik!” diye övünürüz anlatırken.

Arada bir yutkunur, gözlerimizle bir yerle bakar halde “Bu misafirhane var ya” diye devam eden cümleleri sıralarız. Yangınla bile içimizin yandığını söyleriz sureti haktan görünmek için. Hatıranla övünürüz yani. Birçok hatıramızla övündüğümüz gibi.
Bildiğimiz bütün bilgileri sıralarız senin için. Bu hem Vezirköprü`nün, hem Samsun`un, hem de ülkenin bir değeriydi deriz. Hatta yapılan ağaçların yaşlarından bile söz etmeyi ihmal etmeyiz.
Sadece nasıl koruyamadığımızdan bahsetmeyiz.