Bugün, 28 Mart 2024 Perşembe

Yılmaz İMANLIK


YAĞMUR YAĞIYORDU VE BENİM EN ÇOK KALBİM ÜŞÜYORDU - 2

YAĞMUR YAĞIYORDU VE BENİM EN ÇOK KALBİM ÜŞÜYORDU - 2


    Son yıllarda kız öğrencilerimize yardımcı olmaya korkar olmuştuk. Sütten ağzımız yanmıştı. Şimdi bu öğrenciyi alsam, okulun önünde indirsem Müdür Bey ve öğretmenler görecekti. Sonra kim bilir, kim ne düşünecekti? Ondan sonra ayıkla pirincin taşını! Olayın bir başka boyutu da öğrenciyi aldıktan sonra kaza falan yaparsanız, öğrencinin burnu kanasa veliler iyilik yaptığınızı düşünmez, hep sizi suçlardı. 
    Kafamda böyle düşünce savaşları cirit atarken okula gelmiştim bile. Bir iki ders bitmişti ama benim gözüm hâlâ o öğrenciyi arıyordu. Acaba gelebilmiş miydi? 
    Teneffüste sınıfın kapısına baktım, kalorifer peteğine yaslanmış, ısınmaya çalışıyordu. İçimden şükür gelmiş, dedim. Bir taraftan da onu almadığım için kendimi suçlu hissediyorum. O gün öyle geçti. Sabah tekrar okula geldiğimde o kızı göremedim. Bir iki ders geçti, baktım yine yok. İdareye gittim, sordum, derse gelmediği için ailesine devamsızlık mesajı attıklarını söylediler. Sınıf öğretmenini buldum, çocuğun ailesini aramasını rica ettim. Bu konu bana iyice dert olmuştu. Ailesini aradık. Ailesi çocuğum çok hasta olduğunu ve hastanede tedavi altına alındığını söyleyince başımdan kaynar sular döküldü.
    Dersim biter bitmez doğruca hastaneye koştum. Danışmadan yattığı bölümü öğrendikten sonra hemşireye kendimi tanıtıp öğrencimin durumunu sordum. Yan tarafta koltukta oturan iki yaşlı insanı gösterdi bana. Hemen yanlarına koştum. Nisan'ın öğretmenini olduğumu söyleyip kızın durumunu sordum. Yaşlı kadın bir anda gözyaşlarına boğuldu, konuşamadı. O esnada yoğun bakımdan sedye ile birini çıkardılar. Yaşlı kadın kızım diye sedyenin üstüne kapaklandı. Anlamıştım bu bizim Nisan'dı. Hemşire: “Soğuktan zatürree olmuş hocam, dedi. “Zaten önceden de kalp rahatsızlığı varmış. Bir de yağmurda iyice ıslanınca birden durumu kötüleşti. Zaten bünyesi çok zayıf, kaldıramadı.”
    Peşinden doktor çıktı: “Elimizden geleni yaptık ama…” 
       Gerisini dinleyemedim. Hiçbir şey diyemedim, ayakta durmakta zorlandım. Ellerimi yumruk yapıp beton duvara gelişigüzel vurmaya başladım. Parmaklarım kan içinde kalmıştı.
     Şimdi kime kızmalıydım? Toplum olarak ne ara bu hale gelmiştik, ne ara öğrencilerimize yardım etmekten korkar olmuştuk? Bizi bu hale kim getirmişti? O yağmurun altında öğrencimi bırakmakla ne büyük bir hata yapmıştım. Kim ne derse desin, hiçbir söz, hiçbir ceza öğrencimin hayatından daha önemli değildi.
     Şimdi dışarıda yine Nisan yağmur yağıyordu ve benim en çok kalbim üşüyordu…