Bugün, 20 Nisan 2024 Cumartesi

Selim EROĞLU


YANLIŞ DİKİLEN DÜĞME

YANLIŞ DİKİLEN DÜĞME


Güngörmüş, adeta feleğin çemberinden geçmiş, tecrübeli insanlarla sohbet etmeyi severim.
Her insan bir hikayedir aslında, anlayabilene.

Onları iyi okuyup gerekli dersleri çıkarmak da bir hünerdir.
Bizim köyün eski muhtarı tam böyle birisi. Eski muhtar dediğime bakmayın, halk öyle söylediği için bu tabiri kullanıyorum. Ona aslında “eskimeyen muhtar” demek daha doğru olur.
68`den 88`e kadar kesintisiz 20 yıl muhtarlık yapmış. Hem de hep seçim kazanarak. Şu an yaşı 80`e yaklaşmış durumda; ama zihni hala yerel ve genel hizmetle meşgul. Nerede bir güzellik görse söyler; nerede de bir aksaklık görse dile getirmekten çekinmez. O, bu yönüyle muhtarlığı hiç bırakmamış gibidir. Onu dinlerken ünlü bir siyasetçimizin “siyasete girilir, ama çıkılmaz” sözü aklıma gelir.

Muhtarlık yaptığı dönemle ilgili bütün bilgileri bir deftere not etmiş. Bilgili ve belgeli konuşuyor.
Ne zaman muhtar oldun diye sordum, “2 Haziran 1968`de” diye hemen cevap verdi.
Dönemle ilgili canlı tarih gibidir. Kocaman`la ilgili ne sorarsanız sorun, size tarihi ile birlikte cevap verir. Okulun, yolun, suyun, postahanenin, elektriğin ne zaman geldiğini ve ne zaman yapıldığını hemen söyler.
Bu eskimeyen muhtarın adı Mehmet Özkan`dır.

Geçenlerde sohbet ederken devri ile ilgili bir hatırası dikkatimi çekti; sizlerle paylaşmak istedim.
“Daha muhtar olalı bir yıl olmuştu. Bu günkü gibi hatırlıyorum, yıl 1969`du. Köyümüzde elektrik yoktu. Bu günle kıyaslarsak hizmet namına hiçbir şey yoktu. Yol yok, su yok, okul yok, elektrik yoktu. Bir mecliste yeni evli bir gencin gömleğinin y düğmesinin ters ve yanlış dikildiğini gördüm. Düğmenin bu vaziyeti mecliste bulunanların dikkatini çekiyordu. Gencin Mahcup olmasına gönlüm razı olmadı. Çaktırmadan düğmeyi koparmak istedim. Lakin düğme o kadar
sağlam dikilmişti ki bir türlü koparamadım. Çaresiz olayı akışına bıraktım.

Hadiseden bir hafta sonra yanıma üç aylık eşi geldi. “Muhtar ben senden davacıyım” dedi. Hayrola “ benden niye davacısın” dedim.
Sen, herkesin içinde kocamın düğmesini koparmaya çalışmışsın, o da mahcup olmuş. Akşam eve gelince” senin yüzünden rezil oldum.” diyerek bana üç tokat attı. Ben fazla dikiş bilmiyorum bilsem de gaz lambasının altında ancak bu kadar becerebiliyorum. Muhtarsan, derhal beni ve benim gibi olanları kurtar” dedi.

Gelin haklı idi. Kendisini teselli ettim, derhal çalışmalara başlayacağımı söyledim.
Kendi kendime “bu gelin dikiş bilse, köyde de elektrik olsa bu aile faciası yaşanmayacaktı” dedim.
Ertesi gün hiç vakit kaybetmeden Terme` ye indim, doğru Halk Eğitime gittim. Durumu anlattım. Uzun mücadelelerden sonra köye biçki dikiş kursu açtırdım. Köyün çoğu bayanlar terzi olacak kadar biçki dikiş öğrendiler. Elektrik için de çalışmalara başladım. Onu ancak 1978 yılında getirtebildim.

Gelinin” senden davacıyım” demesi hizmet aşkımı kamçılamıştı. Bir muhtar olarak kendimi mesul hissetmiştim. Şimdi o üç aylık gelin torun torba sahibi ve bu zamana kadar kamuoyuna akseden hiçbir huzursuzlukları olmadı.İşte eskimeyen muhtar Mehmet Özkan` ın anlattıkları böyle.

Onun yapılmasına vesile olduğu okulda okuyan ve bugün öğretmenlik yapan biri olarak anlattıklarını kaleme alıp sizlere aksettirmesem kendimi mesul hissedecektim.
Sağlıcakla kalın