Bugün, 20 Nisan 2024 Cumartesi

Selim EROĞLU


YAPRAK DÖKÜMÜ

YAPRAK DÖKÜMÜ


    Tam Yaprak Dökümü’nü işliyorduk ki okullar malum virüs yüzünden tatil edildi. Tatilden istifade, romanı yıllar sonra tekrar okudum. Bu sefer yaşımın da kemale ermiş olmasının etkisiyle daha farklı yorumladım. Romandan apayrı bir haz aldım.
    Malum, Yaprak Dökümü, ünlü yazarımız Reşat Nuri Güntekin’in bir romanı. Yazar, eserini 1930’lu yıllarda yazmış. O günden bu güne çok baskı yapmış. Tiyatroda oynanmış, filmi çekilmiş, dizi haline getirilmiş; çok okunmuş, çok seyredilmiş, çok yorumlanmış. Roman üzerinde herkes kendince bir şeyler söylemiş. Kendinden bir şeyler bulmuş. Zamanla eser klasik haline gelmiş.
    Eserin ele aldığı konu çağlar üstü, hatta evrensel. Her devirde, her yerde herkesin yaşayabileceği mahiyette. Eser bir aile romanı.
    Romanın baş kahramanı Ali Rıza Bey, iyi tahlil görmüş bir İstanbul beyefendisidir. Ekonomik durumu iyidir. Yaşı kırka geldiğinde gerek savaşlardan gerekse sair sebeplerden yakınlarını kaybeder. Arkadaşlarının da tavsiyesiyle memuriyete atılır. Anadolu’da çeşitli üst düzey görevlerde bulunur. Yine arkadaşlarının tavsiyesiyle kırkını aştıktan sonra Hayriye Hanım’la evlenir. Bu evlilikten biri erkek, Şevket, dördü kız, Fikret, Leyla, Necla ve Ayşe adında beş çocuğu olur.
    Çocuklar hayata atılmadan Ali Rıza Bey’in yaşı altmışı aşar. Onlara daha iyi bir gelecek hazırlamak için biraz da eşi Hayriye Hanım’ın telkiniyle İstanbul’a geri döner. Döndüğünde, İstanbul değişmiş, zaman değişmiş, anlayış değişmiş, köprünün altından çok sular akmıştır. Emekli maaşı çocukların ihtiyaçlarına cevap veremez. Ek iş yapar ama orada da aklına yatmayan işler olur, bırakır.
    Çocuklar dalından koparılmış yaprak gibidir artık, onların kaderini rüzgâr belirler. Çocuklar annelerinin de etkisiyle zıvanadan çıkarlar. Ali Rıza Bey’in onaylamadığı bir hayat tarzına yönelirler. Aile reisi etkisiz eleman haline gelir. Adeta bir kukladır. Olanların önüne geçemez. Ona, ancak kalbiyle buğz etmek kalmıştır.
    Olaylara mani olmaya, Ali Rıza Bey’in yaşı, otoritesi ve ekonomisi yeterli gelmez. Hayriye Hanım da çocuklarını haklı bulur, kocasını suçlar. Ali Rıza Bey, çok sevdiği çocuklarını, bir ağacın yapraklarına benzetir. Yapraklar bir bir dalından kopar.
    Oğlu Şevket, yanlış evlilik yapar, hapse düşer; eş,i kendisini terk eder. Büyük kızı Fikret, babası yaşındaki adamla kendi başına evlenir. Necla, Suriyeli bir yalancının peşine takılır gider. Leyla, bir zenginin metresi olur. Küçük kızı Ayşe olanların içinde çaresizdir. Olanlar karşısında Ali Rıza Bey, daha fazla dayanamaz ve aklını yitirir.
    Eserde orta sınıf bir ailenin dramı ele alınıyor. Yazar, romanın, kahramanlarının değişen sosyal hayata ayak uydurmaya çalışırken, nasıl bir felakete doğru hızla sürüklendiklerini, nesiller arasındaki çatışmayı, giderek kaybettikleri manevi değerleri ve ailesinin ekonomik çöküşünü usta bir dille anlatıyor.
    Bu eserde sosyal hayat, değişen şartlar ve ekonominin önemi vurgulanıyor. Peki, Ali Rıza Bey’in ailesi dağılmaktan kurtulabilir miydi? Çare üretilemez miydi? Ali Rıza Bey’in başına gelenlerin bizim başımıza gelmeyeceği ne malum?
    Ben diyorum ki ilk düğmeyi yanlış ilikleyen bütün düğmeleri yanlış ilikler. Temennim bundan sonra yaprak dökümü olmasın.