Bugün, 26 Nisan 2024 Cuma

Seyfi GÜNAÇTI


Yılın ilk günü

Yılın ilk günü


Bugün 01 Ocak 2022 Cumartesi. Yeni yılın ilk günü.

Zaman olarak dünden pek farkı yok. Dün gece 21.00 dolaylarında başlayan yağmur sabahleyin de hafiften devam ediyordu.

Pencereden dışarıya baktım. Havada da çevremizdeki binalarda da bir değişiklik göremedim. Renkleri de siluetleri de aynıydı.

Kahvaltıdan sonra dışarı çıktım. Yağmur durmuştu. Belki arada çise damlacıkları düşüyor olabilir. Yanımda şemsiyem vardı ama onu açma ihtiyacı hissetmedim.

Mevlâna Caddesinde iş yeri bulunan Albi Ekiz’e, yapmakla olduğum araştırmamla ilgili birkaç şey soracaktım. O, hayattaki Alucralıların en yaşlılarından biriydi. İçerinin ışıkları yanıyordu ama kapı kilitliydi, görüşemedim.

Ovalı Sokağı takip ederek Ziraat Bankası’nın yanından Atatürk Caddesi’ne girdim. Niyetim, yine birini sormak için Çarşamba Caddesi’ndeki çiçekçiye uğramaktı. Lâkin bir konuda bilgisine başvuracağım Zücaciyeci İsmail Cerrah aklıma geldi. “Bugün Cumartesi. Üstelik yılın ilk günü ve de hava yağmurlu. Henüz müşteri yoğunluğu yoktur. Bana zaman ayırabilir” diyerek dükkâna girdim.

İçeride İsmail ve çalışan bayandan başka kimse yoktu. Rahat bir ortamda görüştük.

Oradan çıktıktan sonra yine bir görüşme için Bizler Pide Salonuna gittim.

Köprüyü karşıya geçmedim ama uğradığım yerlerde, dolaştığım caddelerde de düne göre bir değişiklik göremedim. Girdiğim iş yerlerinde ‘Takvim Yaprakları değişmiş mi?” diye bakmak da aklıma gelmedi.

Akşam haberlerde koronavirüs tablosunu gördüm. Rakamlarda düne göre önemli bir farklılık yoktu.

2021 yılı bitmiş, 2022 yılı başlamıştı. Ben duvardaki 2021 takvimini indirmiş, yeni takvimi onun yerine asmıştım. Fakat insan olarak duygularımda bir değişiklik olmamıştı. Sadece hayattan bir gün daha geride kalmıştı.

1970’li yıllarda 2000’den söz edildiğinde bu tarih bana ne kadar da uzak geliyordu. “Acaba 2000’i görebilecek miyim? 2000’e ulaşırsam neler hissedeceğim?” diye düşünürdüm. 2000 yılı çoktan geride kaldı bile.

Fakat şunu içtenlikle söylemeliyim ki, 2000 yılına girmek beni hayli etkilemişti. Yıl gelmeden günler öncesinden 2000 yılı çok gündeme geldi. Televizyonlarda konuşuldu, gazetelerde yazıldı. O günlerde bir ‘milenyum’ kavramı ortaya çıktı. Bu kelimeyi o güne kadar duymamıştım. ‘Yüzyıl’ demekmiş. Bu kelimeden mülhem olsa gerek 2000 yılına girdiğimizde kendimi ‘yüzyıl’ yaşlanmış gibi hissetmiştim.

2000’e ulaştık, bu sefer 2023 konuşulmaya başlandı. 2023, Cumhuriyetin ilanının 100’üncü yılıydı. Burada da karşımıza yine bir ‘yüzyıl’ çıkmıştı. O zaman da 2000 yılı gelmeden önceki hissettiklerimi yaşadım. “Acaba o günlere ulaşmak nasip olacak mı?” diyordum.

Şunun şurasında 2023’e bir yıl kalmış ama soru hâlâ geçerli.

Demek ki Allah’ın insana biçtiği vade sona ermedikçe “Acaba görebilir miyim?” dediklerini yaşıyorsun. Öyleyse “Ömrüm şu kadar mı, bu kadar mı?” diye düşünme. Yaşadığın her günü en iyi şekilde değerlendirmeye bak.

Bazen insanoğlu, “Artık şu yaşa geldim. Bunu yapmak benden geçti artık!” der. Hayır; hiçbir şey için geç kalmış değilsin. Hangi yaşta olursan ol yapabileceğin şeyler vardır.

Ben ‘uzun ömür’den ziyade Allah’tan hep ‘sağlıklı hayat’ı diledim. Yine de aynı düşüncedeyim. Sizlere de ailenizle, sevdiklerinizle birlikte sağlıklı, mutlu ve huzurlu günler ve yıllar diliyorum.