Bugün, 26 Nisan 2024 Cuma

Zeki ORDU


YILMAZ İMANLIK

YILMAZ İMANLIK


Daha önce Ahmet Sezgin ve Nazmi Kılıç`ı konu alan bir yazı yazmıştım. “Bir Gönül ve Kültür Adamı Ahmet Sezgin Üzerine” ve “Terme Bilgi ve Nazmi Kılıç” adlı yazılarım; yazı başlığından da anlaşılacağı üzerine Terme`de tanıdığım ve benim için büyük öneme haiz iki değerli dost. Hepsi bu kadar mı? Değil tabii. Ancak malum sayfaya hepsi sığmadığı için peyderpey diğerlerinden de bahsedilecektir.

Bu haftaki yazımın başlığını “Yılmaz İmanlık” olarak belirledim. Önünde ve sonunda hiçbir sıfat kullanmadan doğrudan yazı konusu yaptığım tek kişi. Başka yerlerde de şahıslar üzerine yazı yazmışlığım olmuştu. Ancak bahsi geçen şahısları yalın ismiyle zikretmedim.

Yılmaz İmanlık ismini ilk olarak Bilgi Gazetesindeki yazısından tanıdım. Ayrıca daha önce görev yaptığım Ordu`nun Akkuş ilçesinde Nevzat Akman isimli Termeli bir arkadaşımın da onunla arkadaş olması tanışma zamanını hızlandırmış oldu.
Benzer yanlarımız vardı. İnsanların ortak veya benzer yanlarının olması arasındaki ilişkinin daha sıcak olmasını sağlıyor. Çok aktif ve sosyal bir insan. Aynı zamanda da üretken. Mesleğini kemal-i ciddiyetle yapması öğrencileri için şans. Otuz yılı aşkın eğitimin içinde biri olarak şunu söyleyebilirim ki “müfredat” öğretmenliğini çoktan aşmış biri. Her an yeni eserle baş başa bırakabilir sizi. Bir cümle ile hayal dünyanıza yeni ufuklar açabilecek bir birikime sahip.

Daha önce nerelerde görev yaptı bilmem ama gerek öğrencileri, gerekse idarecileri bu özelliklerinden faydalanmaları lazım. Çünkü öğrencilerin ondan öğreneceği çok şey var. Okulun sosyal faaliyetleri için de idarecilerin aradığı kişilerden biri.
“Solmayan Hayaller Ressamı” adlı hikâye kitabını bir okumaya okumuştum. Şiirleri, nesirler gibi art arda okumayı adet edinmediğimden “Bir Yürek Dolusu Şiir Adadım Gözlerine” adlı şiir kitabını peyderpey okuyarak bitirdim.

Farklı ortamlarda bulunma şansı olsaydı belki daha farklı bir yerde olurdu. “Yanacaksa gemim, kalbinde yansın” derken dünyanın bütün denizlerini kıskandıracak bir ifade kullanmış. “Sokak lambaları soğuktan titriyor her gece/ Ben yalnızlıktan titriyorum” derken titremenin verdiği enerji ummanları dalgalandırırken; asumanda kasırgalara sebep oluyor. Eh her zaman “Lambada titreyen alev üşümez” ya…

Yılmaz İmanlık nefsine meydan okuyor mısralarında. Kolay bir savaş değil bu. Savaşların en büyüğü. Bazen kiminle savaştığınızı da bilemezsiniz. Nefs denilen düşman öyle sinsidir ki ne zaman çıkacağı belli olmaz karşınıza. O “Haydi, çek kılıcını ey nefsim!” diye haykırıyor. Ancak kendince en güçlü rakibi kendine bırakıyor. Bu vaziyeti kendi mısralarıyla açıklayalım:
“Gözlerinden vazgeçtim,

Kendimle savaşıyorum şimdi…”
Yılmaz İmanlık “enaniyeti” aradan çekmiş birisidir. Ve onu tanıdığıma memnunum. Mesleğimin ve hayatımın hazanında böyle güzel insanlarla tanışmak varmış. Biz ileriye doğru güzel insanları yazmaya devam edeceğiz.
Teşekkürler Terme.