Bugün, 26 Nisan 2024 Cuma

Yılmaz İMANLIK


YILMAZ İMANLIK'IN "BALLI YUMURTA"SINDA ÖYKÜ EVRENİ-2

YILMAZ İMANLIK'IN "BALLI YUMURTA"SINDA ÖYKÜ EVRENİ-2


    Sizlere bu yazımda sevgili yazar dostum Ertan Alp’in kaleminden  “Ballı Yumurta” isimli hikaye kitabımdaki hikayeler üzerine yapmış olduğu bir değerlendirmeyi paylaşmak istiyorum. Kendisine bu güzel değerlendirmesi için teşekkür ediyorum.

YILMAZ İMANLIK'IN "BALLI YUMURTA"SINDA ÖYKÜ EVRENİ-2
    4-Silgi Tozları: İmanlık öykü öznesi olarak anılarını öyküleştirmeyi çok seviyor. Klasik deyişle, "Şairin yaşamı şiire dahil." "Silgi Tozları",sizi yine çocukluğumuzun ayrıntılarda kalmış gizli sevinçlerine götürüyor. Aslınca İmanlık bir nevi bize kendi yaşamından kesitlerle anılarımıza pencere açıyor. Depreşen duygularımız çocukluktan izler arıyor. Bir baba için öncelikle önemli olan çocuğuna aldığı silginin hangi problemin üzerinden geçtiği değil, tozlarının biriktirilip bir hediye oluşturulmasındaki inceliğe mukabil çocukta önemlilik ve sevgi oluşturabilmektir. İmanlık gibi erinmeyin, en güzel silgileri alın çocuklarınıza. Belki bir gün onun tozlarından sizin resminizi bile yapabilir.
    5-Kelebek Güncesi: Bir yaban gülünün dikenine takıldı kanatlarım
    O günden beri kelebekler bende hep yara halidir
    6-Başka Baharın Gül'ü: İmanlık'ın toplumsal hassasiyetleri şiddet görmüş kadınları da kapsıyor. Kendi baharını yaşayamayan Gül'ün hikayesi ahlaki çöküntü içinde kendi çürümüşlüğünü hazırlayan insanoğlunun bir laboratuvar öyküsü: “Ah bu insanların hala değişmeyen kafa yapıları!Kız evlat, erkek avlat ayrımı. Bir türlü aşılamayan,insanların kafasına bilinçsizce yerleşmiş sosyal normlar, mahalle baskısı, cehaletin paslanmış vidaları..."
    Ölümün kıyısına yaklaşmak isteyen, "ağaçlarındaki bütün yaprakları bir an önce dökme"ye uğraşan öykü kahramanın yaşadığı acılara dikkat çekmek, kanıksadığımız bir olgu artık ne yazık ki. Etrafımızda "zalim ellerin saçlarından tutarak beyazların olmadığı bir mevsime sürüklenen" gelenek ve cehalet kurbanı o kadar çok genç kızımız var ki."Başka Baharın Gül'ü", kadının özgürleşmesindeki ve kendi varlığını bulmasındaki sancılı sürecin erkek egemen şiddet ve hiddet toplumundaki iz düşümlerini barındırıyor ve aklıma hemen Tevfik Fikret'in o muhteşem mısrası geliyor bir çare olmasa da:"Elbet sefil olursa kadın alçalır beşer.”
    7-Bir Kitap Üşür Yağmur Altında: İmanlık'ın öykü evreninde öğretmenlik yaşamında derin etkisi ve izleri var. Mesleği icabı birçok kişiyle ve bu kişilerin birçok anısıyla yüz yüze gelmiş duyarlı bir öğretmenin yaşadıklarını öyküleştirmesi kadar doğal bir şey olamaz."İçindeki yağmurlar ne kadar da kendisini üşütse de"  öğrencilerin öğretmenlerde bıraktığı iz bu yağmurun gökkuşağı gibidir. Ne öğrenciler gelip geçmiştir bir öğretmenin hayatından. Kimileri vefalı, kimileri vefasız olsa da öğretmenin beklediği bunlar değildir zaten. Öğretmenin tek istediği çocukların üşümediği ortamlarda üşümeyen kitaplar nakşetmektir yüreklerine. Yoksa zaten bütün öyküler baştan üşür...
    8-Çiçekler ve Çocuklar: Çok derin bir öğretmen hissiyatıyla soruyor ya İmanlık "Öğrencilerimin elimdeki çiçekten ne farkı vardı?" diye, Halide Nusret Zorlutuna'nın  "Benim Küçük Dostlarım"a içten bir nazire duyuruyor anılardan devşirdiği satırları. Daha önce de belirtmiştim bir kere İmanlık anıların günlük güneşlik sokaklarında ılık yağmur sonralarının gökkuşaklarını izlemeyi ve izletmeyi bir öykü nesnesine dönüştürüyor. Şimdi, size nasıl anlatsam ilk öğretmenler gününde bana çiçek getiren utangaç bir öğrencinin ellerindeki utangaç karanfilleri...
    9-Elma Ağacım: Bazen hatırlar tersine akar, acıdır, kaderin güzelliklerine direnir. Geçmişin bakir ve temiz değerlerinin eriyip gitmesi, kimi istenmez durumlara yenik düşmesi "sivri bir ok gibi kalbine saplanır" insanın. Herkesin bir ağacı vardır onu iyileştiren ve bazen de rahatını kaçıran Melih Cevdet Anday'ın dediği gibi. Kendimiz gibi "hatıraların da beline nice kazmalar vurulur." Cahit Külebi, her ne kadar "dön, geri bak" diye salık verse de geçmişe, geçmeyen ne derin izler vardır gözlerimizde. Herkesin şiirden bir elma ağacı olmalı akıp giden zamana ve yozlaşmaya inat...
    10 -Gül Mevsimi: Gülüş, gülücük, gül, güleç, gülümse, gülsar, gülçün, gülistan, gülru, gülnaz, gülşen, güldeste... Gül kokulu gülüş, gül kokulu şakalar, cıvıl cıvıl güller."Onları en güzel şekilde yetiştirmeli ve etrafa mis gibi kokular yaymasını sağlamalıydık. Bizim için en önemli bahçıvanlık görevi buydu."İmanlık'ın her öyküsünde kanına işleyen öğretmen ve öğrenci ilişkisi mesleğim ilk yıllarında elime tutuşturulan bir şiiri hatırlattı bana. Bu şiiri sınıfta öğrencilerime okuduğumda ne heyecanlanmıştım:
    "Ben bir gülüm, sen bahçıvan;
    Çok açarsam eser senin,
    Mis kokarsam hüner senin
    Ama bir de soldurursan
    Günah senin, günah senin öğretmenim…"    
                                                       (Hasan Bayhan)