Bugün, 19 Nisan 2024 Cuma

Mehmet TÜRKAN


YUNUS EMRE’NİN KAÇ MEZARI VAR Mehmet TÜRKAN

YUNUS EMRE’NİN KAÇ MEZARI VAR Mehmet TÜRKAN


Geçen 2021 yılı, Türk dili ve kültürünün en önemli şahsiyetlerinden olan Yunus Emre, ölümünün 500. Yıldönümü dolayısıyla UNESCO tarafından anma ve kutlama yıl dönümleri arasına alınmıştı. Bu sebeple Yunus ila ilgili birkaç hatırlatma ve halkın ona olan muhabbetini dile getirme ihtiyacı hissettim.

“Gezdim Urum ile Şam´ı Yukarı illeri kamu Çok aradım bulamadım Şöyle gerip bencileyin” (Yunus Emre)

Anadolu´da yetişmiş ve gönüllere taht kurmuş gönül erlerinin birçok yer ve bölge de mezarı vardır. Bu gönül erenlerinden biri de Yunus Emre´dir. Bunun nedeni nedir? Bir insanın birçok mezarı olabilir mi? Onu irdelemeye çalışalım. Geçenlerde Ünye´nin hâkim bir tepesinin üzerinde bulunan Yunus Emre´nin kabri olduğu söylenen türbeyi ziyaret ettim. Çevre düzenlemesi, camii, türbesi ve bulunduğu tepe ile harika bir yer. Tam da Yunus´un şanına yakışır şekilde. Sorduğum insanların Şehnuz ya da Şeyh Yunus Türbesi dedikleri bu türbenin gerçekten bir Yunus türbesi olduğuna inandıklarını gördüm. Şeyh Yunus Türbesi denilen bu türbe gerçekten Yunus Emre´nin türbesi olabilir mi? Yunus Emre gezgin bir Türkmen dervişidir. Yukarıdaki dörtlüğünde ifade ettiği gibi Anadolu ile birlikte Şam´ı yani Suriye´yi ve yukarı illeri dediği Kafkasları gezdiğini söylemiştir. Yapılan araştırmalar da bunu gösteriyor. Anadolu´nun parçalanmış, perişan ve en sıkıntılı zamanlarında yaşayan Yunus Emre´nin manevi olarak insanları ayakta tutabilmenin mücadelesini verdiğini görüyoruz. Aslında Eskişehir Mihalıççık Sarıköy´de doğan ve çocukluğu gençliği bu köyde geçen Yunus Emre, memleketinde yaşanan bir kıtlık üzerine buğday almak üzere Hacı Bektaş Veli´ye gider; “Buğday mı bir erenler nefesi, himmeti mi” sözünü anlayamaması üzerine bu kapıdan alamadığı himmeti Tapduk Emre´de bulmuş ve onun dergâhına kırk yıl odun taşımış, ne eğiri bir odun getirmiş dergâha ne de eğri bir söz söylemiş. Ham iken pişmiş olgunlaşmış. Uzun hikâyesini anlatmıyorum. Gün gelmiş erenlerden olmuş sözün özü öğretilmiş ona ve diyar diyar Hakk´ı anlatmak için düşmüş yollara. Rivayete göre üç bin şiir yazmış, söylemiş ama bir Molla Kasım´ın elinde bin şiir ırmağa atılmış, bin şiir ateşe atılmış. Irmağa atılanları balıklar ezberlemiş, ateşe atılanları melekler ezberlemiş. Kalan bin şiir de insanlara kalmış, onları da insanlar ezberlemiş diye söylenir. Bahsettiğim türbenin kitabesinde çıktığı Anadolu ve Kafkas gezilerinden dönerken Ünye´ye uğradığı ve burada vefat ettiği ve bu tepeye gömülerek üzerine türbe yapıldığı söylenmiş. Yunus Emre, Anadolu insanının dilidir. Gönlündeki ilahi aşkın dile gelmiş bir iniltisidir. Hakk ve onun Resul’üne olan sevdanın Yunus dilinden söylenmesidir. Bu sebeple herkes Yunus´u kendine yar etmek onu kendinden biri yapmak istemiştir. Araştırmalara göre Yunus Emre´nin asıl mezarı doğduğu köydeki mezarıdır. Bunun yanında Karaman´da, Erzurum´da, Afyonkarahisar´da, Isparta´da Bursa´da ve daha birçok yerde Yunus Emre mezarı vardır. Pek tabii ki bunların hepsi Yunus Emre´nin mezarı değildir. Bu millet bu Anadolu insanı onu o kadar sevmiştir ki herkes onu kendisine mal etmek istemiştir. Nerede bir Yunus mezarı var ise ona Yunus Emre´nin mezarı diyerek türbe yapmış

sahip çıkıp bağrına basmıştır. Anadolu´da bir de makam kültürü vardır. Böyle gönül erenlerini veya din büyüklerinin, tasavvuf ulularının makamlarını yaparak onlara olan sevgi ve hürmetlerini göstermişler. Mezarına ulaşma imkânları bulamayanlar bu zatların adına yapılan makamları ziyaret ederek dua etmişler, Fatihalar okumuşlardır. Böylece onlara ulaştıklarını düşünmüşlerdir. Büyük ihtimalle Yunus Emre´nin Ünye´deki ve diğer birçok yerdeki mezarı da böyle olsa gerek ya da başka bir Yunus´a ait olsa gerek. Yunus´un kabri nerede olursa olsun. Gerçek olan bir şey var ki onun yeri Anadolu insanının kalbidir, gönlüdür. Çünkü herkesin gönlünde bir Yunus sevgisi vardır. Çünkü o sevgi ile kendisinin söylemek isteyip de söyleyemediği ilahi sevgi Yunus´un dilinden söylenmiştir. Kısaca Yunus´un dili Anadolu´nun dilidir, sözü Anadolu´nun sözüdür. Sözümü yine Yunus Emre´nin her biri ayrı ayrı birer sehl-i mümteni olan divanından alınmış aşağıdaki sözleri ile bitiriyorum.

“Ana rahminden geldik pazara Bir kefen aldık döndük mezara Ete kemiğe büründüm Yunus diye göründüm.”