Bugün, 27 Nisan 2024 Cumartesi

Yılmaz İMANLIK


ZAMAN YOLCULUĞU

ZAMAN YOLCULUĞU


 Galiba hiçbir şey bu kadar bozulmamıştı o zamanlar. Her şey o kadar doğal ve mis gibi kokuyordu. Belki de günümüzdeki çakma parfümler bile yoktu o zamanlar. Naylon çiçekler de çevremizi bu kadar sarmamıştı. Yıllar geçmiş bile olsa o güzel kokulu çiçeklerin bir kısmı güzel baharlardan çıkıp bugüne kadar gelmiş.
Ya insanlar…
Belki de önce onlar bozuldu, insan bozulunca doğal olarak doğadaki her şey bozuldu.
Çıkar ilişkileri insanların ruhuna o kadar işledi ki menfaatçilik damarımıza zehirli bir iğne gibi zerk edildi. O yüzden kolay kolay çıkaramıyoruz bu zehri.
 Söz konusu çıkar, menfaat olunca insanlarda din adına ne varsa yok oldu. Dünya malına çıldırmış gibi tamah etmeler insanın, çevrenin ve doğanın bozulmasını hızlandırdı ne yazık ki.
Kendi doğası içinde varlığını sürdüren her şeyin insanın azgınlığı karşısında mayası bozuldu. İnsan doğadaki bir taş parçasını bile çıkarı uğruna nasıl kullanırım derdine düştü.
Hani o patika yollarda yürürken çiçeklerin kokusu bizi bizden ederdi. Gürgen ağaçlarının bahara yeni yeni merhaba diyen yapraklarının kokusu nasıl bir armoniydi öyle? Yol kenarlarındaki çeşit çeşit bitkilerin, devedikeni, kargasarımsağı, baldıran, apdillekler, sarı çiçekler, mor çiçekler… Daha niceleri haliyle deli ederdi bizi.
Ormanın derinliklerinden gelen Guguk kuşu sesi, çekirge sesleri, kuş cıvıltıları hiçbir bestekarın bize sunamayacakları kadar güzel bir konser veriyordu. Yolda karşılaştığımız, selamlaştığımız insanların o sıcacık çıkarsız bakışlarını bugün bulabilmeniz mümkün mü? Asla! Hani insan, insana selam vermeye korkar mı? Biz öyle olduk galiba.
Yol kenarlarındaki çoban çeşmelerinin oluklarından akan soğuk sular, onların şırıltılı sesi, verdiği serinlik… Ya çoban çileklerine ne demeli! Kırmızı minik minik şeyler… Kokusu bugün satılan dana gözü gibi çileklerde var mı sahi? Onları alıp ota şöyle bir dizdiniz mi? Birkaç dizin yaptınız mı çok şanslısınız. Akşam eve geldiğimizde köy yoğurdunun içine koyup azıcık da şeker… Değmeyin keyfinize!
 O günleri çok arar olduk.
 Yapay bir dünyada menfaatlerin yarıştığı, çıkar uğruna çevremizdeki kimseyi tanımadığımız bir dünyada yaşıyoruz bugün. Sanal dünyamızda sahte gülüşler, sahte aşklar, dostluklar ve kokusuz çiçekler…
Zaman bizi nereye götürüyor dersin?