Bugün, 24 Nisan 2024 Çarşamba

Seyfi GÜNAÇTI


Zamanı kullanmayı biliyor muyuz?

Zamanı kullanmayı biliyor muyuz?


Atalarımız vaktin önemini belirtmek için, “Vakit nakittir” demişler. Ancak geçmişte Tercüman Gazetesi yazarı Necmi Tanyolaç, vaktin nakitten daha değerli olduğunu anlatmak için “Vakit, nakit değildir” başlığı altında bir yazı kaleme almıştı. 
Türk Milli Futbol Takımı Avrupa Kupası elemelerine hazırlanacaktı. Bazı kalemler, 'daha vakit var' diyerek erkenden çalışmalara başlanmasını gerekli görmüyordu. Necmi Usta yazısında, bu düşüncenin yanlış olduğuna işaret ediyor, boşa geçecek vaktin bir daha geri gelmeyeceğini hatırlatarak 'vakit nakit değildir' diyordu.
Herkes vaktin önemini kabul etse de onu gereği üzere değerlendirmez. Bazen, “Bir türlü vakit geçmiyor” diye sızlananlara rastlarız. Acaba vaktin önemini en iyi kim biliyor? Vakti verimli kullanmayı kimden öğreniyoruz? 
Bunu öğrenmek için Almanya'da Almanca dil kursuna katılan bir Türk vatandaşının anlattıklarına kulak verelim:
“Almanya'daki dil kursu hocamız çok disiplinliydi. Kursiyerlerin devam durumunu dakikası dakikasına not ederdi. Derse geç gelmeyi alışkanlık haline getirmiş olan Hasan'a, yine geç geldiği bir gün, bu hafta 18 dakika geç gelme cezası olduğunu bildirerek, Hasan'ın herkesten sonra 18 dakika daha ders yapacağını söyledi. “Şimdi acil bir işim var. Bir başka zaman 20 dakika kalırım” diyen Hasan'a hoca izin vermedi. 
-Arkadaşlar! Zamanı iyi kullanmıyorsunuz. Hatta benim bu konudaki hassasiyetime kızıyorsunuz. Halbuki ben haklı olduğuma inanıyorum, diyerek çantasından bir kağıt çıkardı. 
Bu bir tren tarifesiydi. Tarifeyi bize vererek dikkatle incelememizi söyledi. Listede trenlerin hareket saatleri 09.26, 18.12, 21.35 gibi yazılıydı. Varış saatleri de 12.47, 20.12 ve 23.46 şeklinde yazıyordu. Yani 09.30, 11.20, 17.00 gibi düz rakamlar değildi. 
Tarifeyi inceleyen Hasan;
-Bakınız işte, burada Avrupalı kafanın mantıksızlığı görülüyor. Ne demek 18.12? Bunu ya 18.10 yap, ya da 18.30. Hiç olmazsa çeyrek geçe, çeyrek kala olsun. O zaman akılda daha kolay kalır, dedi. 
Hoca bize dönerek;
-Kendinize hakaret etmeyin. Tarifenin böyle düzenlenmesi, 'Avrupalı kafa'nın mantıksızlığı değil, 'Müslüman kafanın tutarlılığı'dır. Çünkü biz zamanı kullanmayı ve değerlendirmeyi Müslümanlardan öğrendik, der. 
Bizler hayret ve şaşkınlıkla bakarken hoca şöyle devam eder:
-Müslümanların namaz ibadetlerinde yer önemli değildir. Fakat zaman çok önemlidir. Her ibadetin bir vakti vardır. Hatta bu vakit, ibadetin şartıdır. Vakti girmeden o ibadet yapılmaz. İşte sizin ibadetlerinizin (namazların) vakitleri, bizim tren tarifesi gibi 06.18, 12.35, 16.13 gibi rakamlardan ibarettir. Üstelik bu saatler devamlı değişir. Bugün sabah namazını 07.27'ye kadar kılabilirsiniz. Fakat üç gün sonra o saatte kılamazsınız. Bu durum sadece namaz için geçerli değildir. Oruçta da dakikalarla ifade edilen başlama ve bitirme vakitleri vardır. İşte bizim zamana bakışımızın ilham kaynağı Müslümanlardır.
Alman hocanın bu dersi, orada bulunan biz Müslümanları mahcup etmeye yetmişti.”
Avrupalı vakti değerlendirmeyi Müslümanlardan öğrendiğini söylüyor. Öyle ise vaktin kıymetini bilelim ve vaktimizi iyi değerlendirelim. Kaybedilen para tekrar kazanılabilir, fakat boş geçirilen bir dakikayı tekrar yaşamaya kimsenin gücü yetmez.
*    *    *
Annemin vefatı dolayısıyla bizzat cenazeye gelen, telefonla arayan veya sosyal medya üzerinden taziyelerini bildiren herkese teşekkür ediyorum.