Bugün, 20 Nisan 2024 Cumartesi

Selim EROĞLU


ZEKİ ORDU


Onu ilk önce Bilgi Gazetesi´nde tanımıştım. Vakur bir duruşu vardı. Sessiz, sakin; bir köşede duruyor; konuşulanları sabırla dinliyor, çok az söz alıyor, söz alınca da hakkını veriyordu. Farklı bir kişiliğe sahip olduğunu duruşuyla, dinlemesiyle ve özellikle hasbıhaliyle hissettiriyordu.
Duyarlı bir hali vardı. Yazılarımdan bahsederken ne kadar duyarlı olduğunu ortaya koyuyordu. Şahsıma karşı değil, herkese karşı böyleydi.
İsminin Zeki Ordu olduğunu sonraları öğrendim. Sonradan bileğinin hakkıyla yazı ailemize dahil oldu. Bize büyük zenginlik kattı. Yazdıklarının tiryakisi oldum. Ne yazmış diye merakla okudum; ne yazacak diye hasretle bekledim.
Herkesten farklı yazıyordu. Gönülden yazıyordu. Yazılarında zorlama yoktu. Dile hakimdi. Cümle kuruluşları sağlam ve yerindeydi. Kelimeleri bilerek, yerli yerinde kullanıyordu. Konu seçişi ve konuları ele alışı alışılmışın dışındaydı. Herkes gibi düşünmüyordu. Bunu derken, aykırı bir düşünceye sahipti demek istemiyorum. Sanatkarane düşünüyordu demek istiyorum. Çoğunluğun göremediğini görebilme kabiliyetine sahipti.
İyi bir okuyucu olduğunu kendisini tanımayanlar bile yazılarından kolaylıkla anlayabilirler. Branşının Fen Bilgisi olduğunu da çok sonraları öğrendim. Branşının, kendisine ´´ yaratılanı Yaratan´dan ötürü sevme´´ melekesini kazandırdığına inanıyorum. Böyle olmasaydı eline kalem almazdı diye düşünüyorum.
Daha sonraları samimiyetimiz arttı. Vefalıydı. Dostlarını ziyaret etmeyi ihmal etmezdi. Ziyaret edemese bile telefonla mutlaka arardı. Memnuniyetini sözle , yazıyla ortaya koyardı. Onun içindir ki kendisine ´´gönül adamı´´ diyorum.
Herkes sohbet erbabı olamaz. Hele günümüzde! Sohbet erbabı olmak için ilk önce gönül erbabı olmak gerekir. Konuşurken hangimiz kalp kırmıyoruz? Kırıp dökmeden hangimiz sohbeti tamamlayabiliyoruz? Ya maç ya siyaset yüzünden yılların dostlukları heba olup gidiyor.
O, tam bir ´´sohbet erbabı´´ dır. Kalemi kadar sözü de kuvvetli ve tesirlidir.
Evvela herkesi büyük bir sabırla dinler, kendi düşüncelerine aykırı gelse bile. Sadece kulağıyla dinlemez; bütün benliğiyle dinler. Dinledikten sonra edeple söze dahil olur ve saygılı ve ölçülü konuşur. Dinlerken, çoğumuzun beceremediği tebessümü muhataplarından asla eksik etmez. Bu da bulunduğu meclise müspet bir enerji veriyor. Sesini değil, sözünü yükseltiyor. Bu, ancak iyi bir terbiye ve birikimle mümkün olur.
İyi bir gözlemcidir. Bulunduğu ortamı, ortamdaki insanlar çok iyi müşahede eder ve değerlendirir.
Bir yerde görev yapmışsa orayı kayıt altına alır. Bu yüzden olsa gerek, denemelerini´´ Gönlün Kayıt Defteri´´ adıyla kitaplaştırdı. Gönül, defter ve kayıt bir araya gelerek kitap olmuş. Okuyanlar çok şey kazanacaktır. Şahsen benim için öyle oldu. Okumayanlar ise tabi ki çok şey kaybedecektir.
Öğretmenliğinde hep farklı projeleriyle adından söz ettirdi. Bunlar, alışılmışın dışında farklı projelerdi. Yani ´´ Zekice´´ projelerdi. Çoğumuzun ayrıntı gibi gördüğü ilginç projelerdi. Kalem kardeşliği, okul kardeşliği, bölge kardeşliği, gönül kardeşliği?gibi.
Duydum ki, Zeki Hocam 36 yıllık eğitimcilik hayatına ´´resmi´´ olarak son veriyormuş. Eğitimcinin emeklisi olmaz. İnanıyorum ki , O, birikimiyle, yazılarıyla, sohbetleriyle aramızda olmaya devam edecektir. Gönül defteri kayıtta olacaktır.
Evladının düğün davetiyesi bile ´´Zekice´´ olmuş: ´´Mürüvvet´´ haneye ulaşınca?
Zeki Hocam´a sağlıklı, huzurlu ve mutlu bir emeklilik hayatı diliyorum.
´´MÜRÜVVET´´ hanesinden hiç eksik olmasın.