Bugün, 26 Nisan 2024 Cuma

Zeki ORDU


ZEYTİNİN ÇEKİRDEĞİ

ZEYTİNİN ÇEKİRDEĞİ


Ne zaman zeytin yemeye kalksam önce babamın babası olan rahmetli dedemi, sonra da değerli meslektaşım Ömer Eroğlu’nu hatırlarım.

Rahmetli dedem yetmişli yılların ilk çeyreğinde ayrıldı aramızdan. Ben ortaokulu bitirmiştim. O zamanlar diploma elle yazıldığı için; en az bir aydan kısa sürede ele geçmiyordu. Dolayısı ile Ortaokul mezunu olduğumu bizim açıklamamızdan biliyordu. Kendi tabiri ile “şahadetname” ele geçmemişti daha.

Babam ve dedem aynı evi paylaşıyordu. Dört odalı iki dış kapılı evimizin iki odası dedemlere, iki odası da babamlara aitti. Odalar arasında kapılar olduğu için ben her iki tarafa da dışarı çıkmadan girebiliyordum.

Köy şehirden uzak ve bakkaldan alınacak en önemli ihtiyaç malzemeleri; Gaz yağı, tuz, şeker, zeytin gibi şeylerdi. Diğer ihtiyaçlarımızı kendi imkânlarımızla karşılıyorduk. Rahmetli dedem yukarıda saydıklarıma da altmışlı yıllarda kavuştuklarını söylüyordu.

Bana, mısır koçanının sapını öğütüp un yaptıklarını, deniz suyunu kaynatıp tuz yaptıklarını söylemişti de pek inanmamıştım. Baktım onun yaşındakiler aynı şeyleri konuşuyor o zaman “inanır gibi” oldum.

Buraları geçelim.

Bir gün sofraya zeytin geldi. Rahmeti dedem “Zeytin çekirdeği ile yenilebilen meyvelerden” dedi. Meğer mide zeytinin çekirdeğini sindiriyormuş. Bu bilgiyi okuyarak öğrenmesi mümkün değildi.  Ya deneme yoluyla ya da birinden duyarak bilmeliydi.

Ben ilkokula giderken almış olduğum 50 kuruş cep harçlığı ile çeyrek ekmek arasına zeytin alıyordum. Çeyrek ekmek 25 kuruştu. Diğer 25 kuruşu ben daha çok zeytinden yana kullanıyordum. Arkadaşları ekmek arasına tahin helvası veya reçel tercih ediyordu. Ben hiç reçel tercih etmedim. Reçel ve pekmez zaten evde de yapılıyordu. Tercihimi zeytin veya tahin helvasından yana kullanıyordum.

Ne zaman zeytin yesem çekirdeğini de yutuyordum. Bu hep böyle devem etti. Davetlerde, toplantılarda önümde zeytin varsa birkaç tanesinin çekirdeğini önüme koyar, diğerlerini yutardım. Güya ben de zeytini başkaları gibi yiyorum sansınlar diye.

Başkaları gibi…

Mahalle baskısından kurtulmak bir yerde…

Aradan seneler geçti. Ünye’de bir okulda müdür yardımcısıyım. Aynı odayı üç idareci arkadaş paylaşıyoruz. İşlerin yoğunluğundan bazen öğle yemeğine çıkamıyoruz. Açlığımızı yanımızda getirdiğimiz yiyeceklerle geçiştiriyoruz.

Günlerden bir gün bir parça ekmek ve zeytini koydum masamın üzerine. Yanında bir bardak da çay tabii. Açlığın verdiği iştiha ile yedim içtim olanları. Yanımdaki arkadaşlarımdan Ömer Eroğlu’na dönerek “Rahmetli dedemden alışkanlık zeytinin çekirdeğini de yiyorum” dedim. Şaşkın şaşkın bana baktı. “Nasıl yani” dedi. Durumu anlattım. “Mide sindiriyor mu yani” dedi. Ben, “Evet” dediğimde biraz durakladı ve bana, “O zaman faydalı bir şey olması lazım” dedi.

Yıllardır zeytini çekirdeği ile yerdim. Faydalı mı zararlı mı diye hiç düşünmemiştim. Bu sefer şaşırma sırası bendeydi.

Ömer Eroğlu’nu 2020 güzünde malum salgından kaybettik. O günden beri ne zaman zeytin yesem Ömer Hocayı da hatırlıyorum.

Bu arada zeytini ekmek içine koyup çekirdeği ile yemenin tadını biliyor musunuz? Bir deneyin bence.

Hakikaten lezzetli bir şey.