Bugün, 19 Nisan 2024 Cuma

Selim EROĞLU


ZOR OLAN DUA ALABİLMEKTİR

ZOR OLAN DUA ALABİLMEKTİR


    Atalarımız: '' Ismarlama dua kabul olmaz'' demişler.
    Bu sözü, sosyal hayatta, insan ilişkilerinde çocukluğumdan bu yana duyuyorum. Önceleri pek anlam veremezdim. Duanın ısmarlaması nasıl olur diye düşünürdüm.
    Evet, bir eşya ısmarlanabilirdi ama bir dua nasıl ısmarlanabilirdi? Biri somut, diğeri soyuttu. Çünkü hayatın bidayetinde soyut olanı anlayabilmek daha zor geliyordu.
    Sonradan anladım ki atalarımız böyle demekle fiili duanın önemine işaret etmişler.
    Yan gel yat, bana da dua et.  Yok  böyle bir şey.  Tembel adama istediğin kadar dua et,  kalkıp çalışmadıktan sonra ettiğin duanın hiçbir hükmü yoktur.
        Aslında dua etmek kolaydır, zor olan dua alabilmektir. Ağzı olan herkes dua edebilir.  En azından dua cümleleri kurabilir; ama dua akmak öyle mi?
     Dua almak, özünde  fedakarlığı,  insanlara, hatta bütün mahlukata faydalı olmayı barındırır. Birine bir iyiliğin dokunacak ki sana can ü gönülden dua edebilsin.
     Dua alamayan insanı kuru yerde sel alır.  İşi o kadar ters gider ki denize gitse denizin suyu kurur.
     Bunun başında, ana-baba duası almak gelir. Ana-baba duası alanın sırtı yere gelmez. Ana-baba duası almayan doksanıncı dakikada golü yer.
    Eskiden ağzı dualı çok muhterem büyüklerimiz vardı.
    Çocuktuk. Tarlada çalışıyorduk. Çalışan insanlara su taşır ve ikram ederdik. Sıcağın altında çalışan insanlar su ikramı karşısında o kadar memnun ve mutlu olurlardı ki  bize '' düğünün güzün, ömrün uzun olsun'' diye yürekten dua ederlerdi. Duanın yürekten olduğunu çocuk aklımızla bile hissederdik. Yaptığımız işin ne kadar makbule geçtiğini anlardık. Duanın bereketiyle bütün yorgunluğumuz giderdi.     Ne yalan söyleyeyim böyle bereketli dualara hasret kaldım.
    Bir muhterem Hoc a Efendi,  talebelerini ziyarete gelmiş. Ayrılırken yöre halkı: '' Hocam bize de dua etseniz'' diye istekte bulunmuş. Hoca Efendi, hemen  olur dememiş. Onlara da sorumluluk yüklemiş. '' Sizin duacılarınız burada. Siz benim talebelerime sahip çıkarsanız onlar size dua ederler'' buyurmuş.
    Neymiş, öyle armut piş, ağzıma düş, yokmuş.
    Dua almak gayret ister, çalışmak ister, fedakarlık ister, ister de ister.
    İhtiyaç sahibi bir öğrenciye ( velev ki olmasın ) iyilikte  bulunduğun zaman o iyiliği unutur mu sanıyorsun. Asla unutmaz. İyilik de kötülük de unutulmaz. Bakmayın siz hatırlamıyorum  dediklerine. İyilik yapanın ömür boyu duası ve duacısı eksik olmaz . Hatta öldükten sonra da amel defteri kapanmaz.
    Hayat sürprizlerle dolu. İnsanoğlunun  başına türlü haller geliyor, gelebiliyor. Ne demişler, akla gelmedik iş olur, başa gelmedik iş olmaz. Tam ramak kala uçurumun kenarından dönebiliyoruz. Hayatta kalmamız mucizelere bağlı olabiliyor. Hatta yaşıyor olmamıza şaşıyoruz.     
    Böyle durumlarda basiret sahibi insanlar hadiseleri nasıl yorumluyorlar acaba?
    ''Mutlaka sen gariban birinin hayır duasını almışsın, yoksa kurtulamazdın, yat kalk ona dua et.''
     Mazlumun duası ile Allah arasında perde yoktur.   Zulme uğramışın duası hemencecik kabul olur. Zalimin zulmü varsa mazlumun da Allah'ı vardır.
     Bana dua et demek en ucuz talep.
    Dua etmeyi gerektirecek ne gibi icraatların oldu? Hadisenin asıl bu yönüne kafa yormak lazım.
    Ehl-i  irfan  sahibi ,  zora ve hakikate talip olur. Hak etmediği bir şeyin peşine düşmez. Emeksiz yemek olmayacağını bilir.
    Dua etmek kolaydır, asıl zor olan dua almaktır.
    Kahramanlık, zoru başarmaktır.
     Ne mutlu dua alabilenlere. Ne mutlu dua almanın şuurunda olanlara…