Bugün, 5 Temmuz 2024 Cuma

B.Rahmi ÖZEN


DİLİN KALBİNE YÜRÜ

DİLİN KALBİNE YÜRÜ


İnsan, başlı başına gizem dolu bir evrendir. Onun dili de, yüreği de keşfedilmemiş mekânlar gibidir. Zengin bir hazinedir bedeni de, ruhu da, dili de.
İnsanda, her türlü yapı ve her hayal için sınırsız malzeme vardır. Yaratıldığı günden bu yana hiçbir fani, bu evrenin sırrına ve sınırına varabilmiş değildir.  
Yazarın ve düşünürün ömrü, insan denilen dünya ile dil evreni arasında gidip gelmekle geçer. Heybeler dolusu kelimeleri, cümleleri; hayalleri, benzetmeleri yüklenir ve ince işçilikle örülmüş eserler taşır yüreğinde. 
Sıradan adam, bütün bir hayat boyu ancak birkaç yolculuk yaparken, yazı adamı maden işçisi gibi yeni bir cevher bulma iştiyakıyla canını dişine takarak o yollarda tüketir ömrünü.
Bir dil evreni var, yazarı yazar yapan. Ve yazar, kendi dil evreni çapında yazabilir meramını. Dile hakimiyeti kadar anlatabilir, anlatmak istediklerini. Dil evreninin asıl mensupları yazarlar, şairler, kısaca dil ustaları; bulduklarıyla yetinmezler. Onlar, uzun yol düşkünü gibidirler; ne yolculukları biter ne keşifleri...
Yazıya gönül düşürenlerin bazısı, yazmanın dilden geçtiğinin farkına varamıyor önce. Dil evreninde zorlu yolculuklara çıkmadan, o gizem dolu hazinenin tenhalarına ulaşmadan yazının kulesine çıkmak istiyor. Hayır, hayır. Bin kere hayır. Ben de yazacağım diyen adamın; yazacağı dili adam gibi öğrenmesi ve onun içinde kendine özgü bir üslup kurması; ha deyince olacak işlerden değildir.
Bir de insanın kendi dilini öğrenmesi yıllara sığacak iş hiç değildir. Bir dili öğrenmekten murat, o dili konuşmaktan, hatta o dilde yazıyor olmaktan başka bir şeydir, demek istiyorum ben. Bu ne hicrandır! Sayısız insan, anadilini bilmeden, öğrenemeden ömür defterini kapatıp gider bu fani âlemden. 
Şiir büyüktür, lakin şiir inşa etmek için çok büyük diller gerekir. 
Yazar, kendi yolunu bulmalı, bulduktan sonra onun toprağını işlemeli ve cevherini çıkarma derdi taşımalı. Yani dili sevmeli. Dil üstünde aşkları, hayalleri olmalı. Kesenden yemeyi yeğlememeli yazar. Yazı, saraya benzer. Sıradan bir dille yapılsaydı, herkes sahip olurdu o saraya. Önce kelimelerle başlamalı. Kelimelerin kabuğunu kırmayı, içindeki özü bulup ağzını tatlandırmayı öğrenmeli yazar. 
Her kelimenin içinde bir öz, bir bal peteği vardır. Yazar, bir hazine arayıcısı gibi onun peşinde koşmalı. Kelimeler, bal küpü ve sihirli oyuncaklar olmalıdır yazısında. Birbirine değdikçe inanılmaz sesler çıkarmalıdır. Her kelimenin kendine özgü bir sesi ve kokusu olmalı. Siz sevip okşadıkça, kulağınızı tutup dinledikçe o size ses verir, balını sızdırır. Kelimelerin gönlünü edip dostluğunu kazandınız mı artık dil evreninde kapılar açılır size. Yeni söyleme biçimleriyle, yeni anlam katmanlarıyla tanışırsınız. Ve dilinizin öteki yüzleriyle...
Her kelimeyi anlamlı bir metin ve büyülü bir düzen içinde görmeli ve ona bu haliyle vurulmalı insan. Kelimeler, en güzel seslerini bu nizam içinde verirler. İçinde dile dair bir aşk uyanan adamın yapacağı şey, içinin sesini karşılayacak yeni bir söyleme biçimi aramaktır.