Bugün, 19 Nisan 2025 Cumartesi

B.Rahmi ÖZEN


GECELER ve ÖLÜM

GECELER ve ÖLÜM


 “Geceleyin sizi öldüren, (öldürür gibi uyutan) gündüzün de ne işlediğinizi bilen; sonra belirlenmiş ecel tamamlansın diye gündüz sizi dirilten (uyandıran) O'dur. Sonra dönüşünüz yine O'nadır. Sonunda O, yaptıklarınızı size haber verecektir.” 
Gece sarayının salkım salkım yıldızlarla donatılmış avizeli tavanı uyanıklara gülümserken salgın bir uyku hastalığının üzerinize çöktüğüne tanık olmuşsunuzdur, dostlar! 
Varlık ve kâinat, tüllenen gecenin sükûtuyla bir yokluk arenasına döner. Dünya bir mezarlık, insanlar birer ölü… Bedenler, ortak bir ölüm senaryosu içinde derin uykuda... Her gecenin sabaha uzanma gerçeği bizi sabah ümidinin pembe fecrine bağlar. Alıştığımız gelimli gidimli, ahir ucu ölümlü dünya kânunlarına göre günümüz geceye, gecemiz de bir taraftan gündüze geçer. Şair: “Göz yumma güneşten; ne kadar nûru kararsa, Sönmez ebedî her gecenin gündüzü vardır.” Der. Ve biz,  sabahları bekleriz.  Gün, işlevini tamamlar ve “Hangi gündüz ki onun sonu akşam olmaz!” sözleriyle gecelere karışırız. Gece-gündüz değişmelerinin en mühim gayesi, Rabbimizin bir kanunu olan “Hayat iki gün bir gecedir.” gerçeğinin bir şekilde provasıdır. Yani dünya ölümlü bir gün, ölüm muvakkat bir gece, âhıret ebedî bir gerçek sabahıdır. Uykularımız nasıl maddî hayatımızla manevi hayatımızın kavuşma noktasıysa; ölüm de öyledir. “Kabir dünya konaklarının sonuncusu, âhıret menzillerinin ilkidir.” Buyurur yüce Nebi.  Yukarıdaki ayet-i kerimede uyku bir ölüm, uyanış; kıyamet sabahında kalkış olarak örneklendirilir. Hazret-i Peygamber; “Uyku ölümün kardeşidir…” Buyurur. Büyük ruhlu insanlar, ölüm gerçeğini kendi uykusunda idrak ederler. “Allah, öleceklerin ölümleri anında, ölmeyeceklerin de uykuları anında ruhlarını alır.  Ölmelerine hükmettiği kimselerin canını tutar, diğerlerini de adı konmuş müddete kadar bırakır. Muhakkak ki bunda düşünebilen zümre için ibretler vardır.”   
O halde aziz dostlarım; her uyku bize ölüm telkini yapmıyor mu?   
“Sabah akşam Rabbinin ismini an. Gecenin bir kısmında O'na secde et; gecenin uzun bir bölümünde de O'nu tespih et.”   Gerçeğini hiçbir gün akıldan çıkarmamak gerekmez mi?
Mü'min, geceyi amacına uygun kullanır.  Geceden nasip alabilirse gecesi gündüzünden daha aydınlık olur. Lâkin amaçsız bir uykuya mahkûm bir gece, telâfisi zor bir kayıptır. “Kelime-i tevhîd ile îmânınızı tecdîd edin.” “Her kul öldüğü hâl ve amel üzere diriltilir.” 
Seherde başlayan tevhidin ruhaniyeti gönüllerimizi ihata ederse son dünyadaki her şeye büyük veda, kelîme-i tevhidin ruhaniyeti ile inşâallâh şeb-i arûsa dönüşür. Seherlerde getirilen salavât-ı şerîfenin kıymeti pek yücedir.  Seherlerde gönüllerimizin Rabb'imızle beraber olması, kalbimizin ihyası bakımından çok mühimdir. Cesedimizin maddî gıdaya ihtiyacı olduğu gibi ruhumuzun da Yaratıcıyı tanıyıp kulluk yapabilmesi için manevi gıdaya ihtiyacı vardır. Maddî gıdalar kılcal damarlara kadar yayılıp bedenin yaşamasını devam ettirir. Manevi gıda olan zikrullah da ruhumuzun meyvesi olur.  Bir büyük veli şöyle der: “Biz Allah Rasûlü'nün terbiyesinde öyle bir hâle gelmiştik ki onunla yemek yerken yediklerimizin tespihlerini duyardık.”  
“Muhakkak ki gece ibadet için yatağından kalkan kişi, neş'e bakımından daha kuvvetli, Kur'ân'ı okuyuş bakımından da daha sağlamdır.  Zîrâ gündüz vakti sana uzun bir meşgûliyet vardır. Rabb'inin ismini zikret. Bütün varlığınla O'na yönel.” 
Gecenin sükûn ve bediî manzarasının cezbesi ve sırları, gecenin bir bölümünü ibadet ve tefekkürle derinleşerek geçirenlere aittir.