Merhum Akif, Türk şiirinin ve Türk insanın kalbine girmiş tek şairimizdir. O, Edebiyatımızın çok güçlü, çok yetenekli bir şiir üstadıdır. Bu bağlamda da Türk Edebiyat tarihinde çok bahsedilen şairlerimizin başında gelir. Merhumun Safahat adlı ünlü eseri, baştan sona Türk şiir sanatı ve manevî değerlerimiz, şanlı geçmişimiz, ati ve Türk insanının gerçekleriyle örülmüş çok canlı ve çok heyecanlı hayat tablolarıyla doludur.
O, inanç yüklü bir yürekti ama Müslüman bir şair olarak, asla züht içinde bir derviş değildi. O, yaşantısıyla, duygularıyla, fikirleriyle ve inançlarıyla hayatın ve gerçeklerin tam ortasında mücadele eden toplumcu ve idealist bir dava adamıydı. Yaşadığı dönemin sosyal ve siyasi yapısı, onun şiirlerinde büyük yer tuttu. Türk Edebiyatında merhum Akif kadar içinde yaşadığı devri, teferruatı ile gören ve gösteren başka bir şair yok desek yeridir.
Akif merhum; ünlü Safahat’ını, tıpkı tasvir ve portre sanatını çok iyi beceren bir roman yazarı gibi işlemiştir. Sokak, ev, kulübe, saray, meyhane, cami, köy, şehir, fakir, zengin, dindar, dinsiz, cılız, pehlivan, korkak, kahraman, halk, yüksek tabaka, münevver, cahil, yerli, yabancı, Avrupa, Asya, ticaret, siyaset, harp, sulh, şehircilik, köycülük, mazi, hal, hayat, hakikat ve hemen hemen her şey, Akif'in duyuş ve görüş çemberinin içindedir.
O, şiir sanatını icra ederken tema yönüyle işlediği konunun kalbine girer, edebiyat yönüyle tasvirler yapar, inceden inceye portreler, karakterler çizer, hikâyeler anlatır, fıkralara, konuşmalara başvurur ve hatta bazen kürsü hatibi gibi vaaz eder. Akif, şiirinde; komik, trajik, öğretici, hamasi, lirik olarak işlediği temaya hakimane her renk ve tonu kullanmakta büyük bir üstaddır. Yazdığı her şiirin hududunu nesir kadar genişletir.
Safahat, bir fikirler manzumesidir. Milletin ve ümmetin tarihi, yükselişi, düşüşü, düşüşün sebepleri, milletimizin zekası, nüktesi, edebiyatı, şehri, sokağı, evi, ailesi, acıları ve sevinçleriyle örülmüş bir eserdir Safahat.
Bu yazımda Safahat'ın içinde ruh ve ses itibarıyla lirik-epik bir anlatım taşıyan ve şiir tekniği yönünden öteki şiirlerinden ayrılan "Çanakkale Şehitlerine" adlı şiirin kalbine girerek onu tahlil etmeye çalışacağım.
"Çanakkale Şehitlerine" adlı şiir, Safahat'ın 6. kitabı olan Asım bölümünde yer alır. Asım, bir manzum hikâyedir. Bu manzum hikâyede başlıca dört kahraman vardır. Bunlar: Hocazade, Köse İmam, Asım ve Emin.
Merhum Akif, özleyip idealize ettiği gençliği Asım'la sembolleştirir. Bir şiirinde şöyle hitap eder;
"Asım'ın nesli... diyordum ya... nesilmiş gerçek:
İşte çiğnetmedi namusunu, çiğnetmeyecek."