Bugün, 6 Mayıs 2025 Salı

Ahmet SEZGİN


 ‘YALNIZIZ’ ROMANIYLA SİMERANYA’YA BİR SEYAHAT          

 ‘YALNIZIZ’ ROMANIYLA SİMERANYA’YA BİR SEYAHAT          


Cumhuriyet dönemi yazarlarından olan Peyami Safa, Türk edebiyatında romancılığıyla tanınmış ve kendini kabul ettirmiş yazar kuşağının en başında gelir. “İnsan ruhunu anlamadan atomu izah etmek mümkün değildir.” diyen Peyami Safa, ruh tahlillerine kazandırdığı büyük bir derinlik ve insana açtığı yeni ufuklarla Yalnızız’da kendi türünün aşılması zor zirvesi olur.

        Yeni bir dünya kurma hülyasıyla yaşayan, fikir adamı, ana kahraman Samim, “Simeranya” ismini verdiği hayali ülkesiyle ve aynı ismi taşıyan kitabıyla önemli sosyal ve psikolojik problemlere ışık tutup aydınlatmaya çalışır. Samim, bütün doğruluk ve güzellik hasretini duyduğu şeyleri realitede değil. “Simeranya” adını verdiği “hayalinin ilk çocuğu olan” ülkede bulur.

        Simeranya’da eğitim, bütün sosyal meseleleri kuşatan, insanlara yüce bir şahsiyet veren olgudur. “Eski dünyada, yani Simeranya’ya göre bugünkü dünyamızdaki okullarda çocuklara ve gençlere  öğretilen şeylerin, muayyen istidat  ve ihtiyaçları karşılamadıkça, hayatta hiçbir işe yaramadığı anlaşılmış ve klasik mektepten eser kalmamıştır.”

         Simeranya’da hastalıkların sebebi çok ilginçtir. Orada hastalıklar her şeyden önce psikolojik ve manevi platformda ele alınır. “Her hastalık, evvela ruhta başlayıp sonra vücuda sirayet etmiş bir isyandır. (…) Çok defa da hiçbir çaresi olmayan ümitsiz bir aşk, çok sevilen birinin ölümü, namus lekesi, vicdan azabı gibi çaresizlikler…ve bu ağır ıstırap yükünü kaldıramayan ruhun sıkıntısı ve isyanı.” 

         Simeranya’da hastalıkların tedavi metodu ise, “sabır” ve “tevekkül” ile yapılan bir “ruh sporu”dur. “Simeranya’yı derin bir sükûn ve tevekkül havası sarmıştır… Herkes bu ruh sporunun  yollarını bilir, hastalandıktan sonra, kendisine isyandan tevekküle yol açacak telkinlere uygun bir hazırlık bulur.”

          Simeranya’da gelir dağılım problemi de halledilmiştir. Çünkü sosyal adalet bir sistem içinde tecelli etmektedir.

          “Yalnızız” romanının kahramanı Samim, hayallerini, ideallerini, ruhunu besleyen “Simeranya” kitabının  önsözünde, insanların asıl özüne ve kaybolmuş ruhlarına kavuşabilmesi için kör düğüm olan madde-benlik kaosundan arınarak  manevilere inanması gerektiğini telkin eder: “Bırak şu maddeyi, koy şu ölçü dehanı, doy şu fizik ve matematik tecessüsüne, kov şu kemiyet fikrini, dal kendi içine, koş kendi kendinin peşinden, bul onu, bul kendini, bul ruhunu, bul, sev, bil, an, gör, kendi içinde gör Allah’ı… Aptalca bir konfor aşkından doğduğu halde her biri daha korkunç bir dünya hazırlayan teknik mucizelerinin yanında, senin iç zıtlıklarını elemeye yarayacak, seni kendi kendinle boğuşmaktan kurtaracak ruh mucizelerini ara. İnan manevilere ve mukaddeslere.”

         Samim’e göre “Bizim ebedi kalmaya namzet tarafımız, herkese, her şeye, her zamana, her mekâna şamil ve Allah’a bağlı bu ‘şuurüstü’ bölgemizdir. Onu geliştirdiğimiz nispette ‘yalnızlık dramı’mızdan kurtuluruz.”

         Gerçekten de kapitalizm, materyalizm, ateizm, nihilizm, komünizm, modernizm, emperyalizm vs. sistemlerin zulüm çarklarında madden ve manen ezilip bunalan insanlığın, bir “Simeranya”ya  seyahat etmeye şiddetle ihtiyacı vardır.