Ünlü romancımız Reşat Nuri Güntekin'in Çalıkuşu'ndan sonra diğer önemli bir eseri de Acımak'tır.
Yazar, bu romanında 'acımak' duygusuna bambaşka anlamlar yüklemiş. İnsan, ancak acımak duygusunu idrak etmekle kemale erer, düşüncesini işlemiş. Sadece doğru olmak insanı kurtarmaz; doğruluk acımak duygusuyla birleşirse ancak o zaman mükemmeliyet ortaya çıkar.
Yazar, şöyle diyor romanını takdiminde:
''Acımak… Ben, insan ruhlarındaki derinliğin ancak onunla ölçülebileceğine kaniyim. Evet, dibi görünmeyen kuyulara atılan taş nasıl çıkardığı sesle onların derinliğini gösterirse, başkalarının elemi de bizim yüreklerimize düştüğü zaman çıkardığı sesle bize kendimizi; insanlığımızın derecesini gösterir… Fikrimce yalnız doğruluk hastalığı, yalnız bir hak ve hakikat meselesi etrafında toplanmak kabiliyeti bir cemiyeti mesut etmeye kafi gelmez…. Benim için acımak , birbirimizin feryadını, iniltisini duyabilmek de lazım…''
Edebiyatımızın büyük ustası Reşat Nuri Güntekin, Acımak'ta nefret ile sevgi arasındaki ince çizginin tasvirini ustalıkla yapıyor.
Kitap, ilk defa 1928 yılında basılmış. Neredeyse bir asır olmuş. Bu zamana kadar çok kere basılmış. Benim okuduğum baskı 2024 yılına aitti. Ve aslına sadık kalınmıştı.
Acımak, Çalıkuşu gibi kalın bir kitap değil. Onun beşte biri kadar, topu topu 114 sayfa. İsteyen benim gibi bir oturuşta okuyabilir. Önemine binaen Acımak'tan lise edebiyat kitaplarına bir bölüm alınmış. Parçadan hareketle bütüne ulaşılması arzu edilmiş. Yani anlayacağınız bütün lise öğrencilerinin eseri hakkıyla okuyup anlaması, anladığıyla amel etmesi amaçlanmış. Biz öğretmenlere de görev yüklenmiş. Acımak'ı okumayana acımayın denmiş.
Sevgi ve acımak, iki evrensel duygudur. Dünyada ne kadar insan varsa hepsi hem sever hem acır. Çeşitli sebeplere bağlı olarak bu sevgi ve acımanın oranı değişiklik gösterir. Yazar, yerelden hareketle evrensele ulaşmaya çalışmış. Bir eseri dünya klasiği yapan evrensel değerleri çok güzel bir şekilde işlemiş olmasıdır. Bu yönüyle Acımak; inancı, milliyeti, ne olursa olsun tüm insanlığa hitap eder. Acıması olmayanla yol yürünmez.
Romanı, gerçekten ben insanım diyen herkesin okuması gerekir. Sevgi ve acıma duyguları ancak bu kadar güzel anlatılabilirdi.
Ahmet Hamdi Tanpınar'ın veciz ifadesiyle '' Türkçenin ortasında geniş bir sevgi ve şefkat ürpermesi'' olan Reşat Nuri Güntekin'in ölümsüz eseri Acımak, insana dair güçlü anlatısıyla edebiyatımızın aşılmaz zirvelerinden birini temsil eder.
Eser, her ne kadar ilk defa 1928 yılında, Cumhuriyetin ilk yıllarında yayınlansa da olaylar Osmanlı zamanında geçiyor.
Zehra, Anadolu'nun ücra bir beldesinde görev yapan oldukça idealist bir öğretmendir. Geçmişi hakkında doğru ve sağlıklı bir bilgiye sahip değildir. Bilgileri ısmarlama ve doldurmadır. Kendisine, annesi ve yakınları babasını çok kötü tanıtmışlardır. Doldurma bilgilerle öldü diye bilgi verilen babasından yıllarca nefret etmiştir. Babasına olan nefreti tüm insanlığa yönelik hale gelmiştir. Acıma duygusunu yitirmiştir. Acıma duygusunun yerini nefret duygusu almıştır. Olayları yüzeysel değerlendirir. Öğretmenliğini de böyle yürütür. Öğrencilerin en ufak bir hatasının affetmez. Katı kurallar uygular. En ufak bir hatasından dolayı çoğu öğrencinin tahsil hayatına son verir. AİLE HUZURU GÖRMEDİĞİNDEN BABASINA OLAN HINCINDAN DOLAYI TÜM ERKEKLERDEN NEFRET EDER. Evlilik, mutluluk ve huzur diye bir düşüncesi olmaz.
Zehra'nın babasının adı manidardır. Mürşid Efendi. Mürşid Efendi, iyi bir öğrenim görmüş, memleketin muhtelif yerlerinde Kaymakamlık yapmıştır. Mürşid, kelime anlamı olarak yol gösteren demektir. Mum dibine ışık vermez. Mürşid Efendi ailesine ve kızına ışık olamamamıştır.
Mürşid, çok merhametli birisidir. Onu da ölçüsüz merhameti bitirmiştir. Demek ki ölçüsüz sevgi de merhamet de tehlikelidir. Her şeyin kıvamında olanı makbuldür.
Mürşid Efendi, kızı Zehra'yı kurtarmak için kendini feda etmiştir. Zehra'nın bundan haberi yoktur. Onun gözünde babası bu dünyada nefret edilmesi gereken ilk kişidir. Çünkü öyle doldurulmıştur.
Zehra, yıllar sonra babasının günlüğüne ulaşır. Günlüğü didik didik okur. Olayların hiç de kendisine anlatıldığı gibi olmadığını öğrenir. Lakin iş işten geçmiştir. Babası perişan bir vaziyette terk-i dünya eylemiştir.
Zehra, gerçekleri öğrenince acımasızlığından vaz geçer. Bundan sonraki hayatına sevgi ve acıma duygularını dengeleyerek devam etme kararı alır.
Alınacak çok ders vardır.
Hiçbir şey göründüğü gibi değildir.
İnsanla meşgul olan herkesin bu eseri okuması gerekir.
Acıması olmayana iki koyun bile teslim edilmez.