Bugün, 29 Eylül 2024 Pazar

Zeki ORDU


ALÂMET-İ FÂRİKA

ALÂMET-İ FÂRİKA


 Önce yazılarımızdan el etek çekti. Daha sonra güngörmüş ağzı laf yapan ulular aramızdan çekilince kullandıkları bazı sözler de gitti onlarla. Sadece eski metinlerde rastlar olduk.
Bazı sözler vardır ki söylendiğinden daha derin manalar ihtiva eder. İşte “Alâmet-i Fârika” da bunlardan biri.
Lügatlerde  “Bir kişiye veya şeye özelliğini veren husus, ayırıcı vasıf.” Olarak tanımlanır. Yine lügatlerde “Bir kişi veya nesneyi belirtmek için kullanılan ayırıcı işâret, damga, marka” olarak da tanımlanmıştır.
Bazen tamamını görmediğimiz veya göremediğimiz bazı şeyler olur. Mesela bir duvarın ardında görünen ağaç dalları. Biz ağacın gövdesini, toprağa dikilmiş olduğu yeri, gövdesinin kalınlığını ve buna benzer bir ağaca ait birçok şeyin tamamını göz ile göremezsek de görünen kısmından yola çıkarak orada dikili bir ağacın olduğuna karar veririz. İşte o ağacın görünen kısmı ağacın alametidir.
Alamet kelimesi, farika kelimesinden daha yaygındır. Farika kelimesi ise farklılık taşıyan ayırt edici olarak da tanımlanır. Bu iki kelime yan yana gelince çok farlı bir mana ortaya çıkar. Yani bazı şeylerin ayırt edici bir özelliği olması gibi.
Hayatta bir şeyin tamamına dair bilgiye sahip olamayabiliriz. Bu durumda bazı alametler bize ipucu verir. Tabii bunu her zaman alamet-i farika olarak adlandıramayız. Mesela yağmurun yağdığını görmesek bile yerin ıslak oluşu bize yağmurun yağmış olduğunu gösterir.  Bu bir alametten öte “karine” denilen kavrama denir. Çünkü karineler geçici olabilir. Daha sonra güneşin veya sıcaklığın tesiri ile yerin kuruması gibi.
Alametler uzun süreli kalıcı olabilir. Bir yerden geçerken ağaçların ardında veya bir yerleşimim biriminde minare âlemi görürsek, orada bir caminin varlığına hükmedebiliriz. Çünkü minare demek aynı zamanda cami demektir.
Günümüzde markalar da “alâmet” sınıfındandır. Özellikle ülke ve dünya çapında bazı markaları gördüğümüzde gördüğümüz eşyanın tamamının ne olduğunu anlarız. Çünkü onun bir “alâmeti” vardır. 
Kısaca alamet denilen şey bütün hakkında da bilgi verir.
Günümüzde yazılı ve sözlü açıklamalarımızda bu kavram fazla kullanılmaz. Bir şekilde yerine daha basit ve günümüz insanının anlayacağı kavramlar girmiştir. Zaten makineleşen cemiyette 'icaz' söz söylemek, sözün israfıdır bir yerde.
Günümüz neslinin teknoloji bağımlılığı da söz sanatlarından uzaklaşmasının bir alametidir. Artık 'akıllı' diye tanımlanan telefonlardan metinler okuyan neslin; ne kadar sanat ve edebiyatla yakınlığı olabilir ki?
Bazen her şeyin alâmeti gözle görülmez. Siz yolda yürürken gördünüz kişilerin bilgili mi cahil mi olduğunu bakarak anlayabilir misiniz?
Onlarla iki kelam etmeye kalkınca anlaşılır herkesin ilmi derecesi…
Keşke bilgininin de görülen bir alâmeti olsaydı!
Bilgiyi bir tarafa bırakacak olursak; acaba cahilliğin bir alâmet-i fârikası var mı?
Hadi bilin bakalım…