Selim EROĞLU

Tarih: 21.11.2024 12:08

ANLAMI BİLİNMEYEN KELİMELER

Facebook Twitter Linked-in

 Bu yıl “Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli” uygulanmaya başlandı. Bununla beraber eğitime birçok değişiklik ve yenilik girmiş oldu. Yeni sistemi uygulamaya ve elimizden geldiğince uyum sağlamaya gayret sarf ediyoruz.
Benim branşım açısından en önemli yenilik yazılı sınava ilaveten bir de dinleme ve konuşma sınavı yapmak. Bu üç değişik sınavın ağırlıklı ortalaması o öğrencinin sınav notu oluyor. Eskisine nazaran oldukça karmaşık ve zor bir sistem. En önemlisi çok zaman alıyor, dolayısıyla zamanı yetiştirememe gibi bir durum hâsıl oluyor.
Bu dinleme sınavını ben sevdim. Çok da faydalı buldum/buluyorum.
Şu bir gerçek ki günlük hayatta büyük bir dinleme sorunuyla karşı karşıyayız. Kimse kimseyi dinlemiyor. Herkes ben konuşayım, başkaları dinlesin derdinde. Dinleyenler de aslında dinler gözüküyor. Dinlememek büyük bir huzursuzluğa sebebiyet veriyor. Dinlemek sabır işidir. Bakın siz de göreceksiniz, dinlemeyenler sabırsız insanlardır. Şunu gördüm,  bizim toplumumuzda dinlemenin kuralları da bilinmiyor. “Can kulağıyla dinlemek” tabiri tarihte kalmış. Benim etrafımda can kulağıyla dinleyen kalmadı, bilmiyorum sizde durum nedir.
İşin içinde sınav olunca öğrencilerin daha bir dikkatli dinlediklerini gördüm. Ey not sen nelere kadirsin.
12-A sınıfını “dinleme” den sınav yaptım. Kendime göre bir metot geliştirdim. Bir metni akıllı tahtadan dinlemek yerine kendim okumayı tercih ettim. Bilenler bilir bu konuda hitabetime ve diksiyonuma güvenirim. Beni dinleyip de anlamayanın kabahati kendinde araması gerekir.
Sınavda, Tarık Buğra'nın “Oğlumuz” hikâyesini okudum. Öğrencilere önceden hikâye ile ilgili hazırladığım on soruyu dağıttım. Sorular uzun, cevaplar kısaydı. Burada amaç, öğrencinin dinlemesini sağlamak ve dinlediklerini ne ölçüde anladıklarını ölçmek. Hikâyeyi okurken kırk kişilik sınıftan çıt çıkmadı. Sinek uçsa duyulacak bir ortam vardı. İnanın bütün dersler böyle dinlense başarısızlık  kelimesi lügatlerden silinir. On sorudan biri şu şekildeydi “Anlamını bilmediğiniz bir kelimeyi yazınız.''
Böyle bir soru sormaktaki muradım öğrencilerin dikkatini ölçmekti. Bilinmeyen kelime varsa konu tam anlaşılmaz. Yazdığımız sürece anlamını bilmediğimiz birçok kelimeyle karşılaşırız. Pandemide hastaların bir çoğu “entübe” oldu. O zamana kadar entübenin ne olduğunu bilmiyorduk.
Belki de çoğumuz entübe oldu deyince hastaların iyileştiğini zannediyorduk. Kelimenin manasını öğrenince muhatabımızın ne demek istediğini anlamış olduk. 
Kırk kişilik sınıfta, bir kişi hariç, öğrencilerin tamamı bilmediği kelimelere cevap vermiş. Genellikle sofa, tifo, mağrur, tasavvur ve budala kelimelerinin manalarını bilmediklerini yazmışlar. Beş kelimenin manasının bilinmemesi hikayenin tam olarak anlaşılmasını zorlaştırabilir. Yanımızda sözlük de olmadığına göre iş tahmin yürütmeye kalıyor. Onun da garantisi yok.
Sadece bir öğrencim bu soruya “anlamını bilmediğim kelime yok” cevabını vermiş. Seri okurken bir an cevap vermemiş gibi algıladım ve not vermemeyi düşündüm. Sonradan düşündüm, öğrencinin pekala bütün kelimelerin anlamını biliyor olmasından daha değerli ne olabilir. İdeal olan da bu değil mi. Demek ki öğrencimin kelime hazinesi o kadar geniş ki soruyu pas geçmiş.
İster istemez merak ettim, kayıt hangi öğrencime ait diye. İsmi görünce rahatladım ve kendisine hak verdim. Öğrencim sınıfın en çalışkanlarından ve en çok kitap okuyanlarındandı. Anadolu Mektebi'nin vazgeçilmeziydi. Bütün sınıf ondan yardım alırdı. Daima yanında okuduğu bir kitap bulunurdu. “Bir Adam Yaratmak, Yağmuru Beklerken, Yunus Emre, Bu Böyledir” ondan alıp okuduğum kitaplar. Bir kitap tavsiye et mutlaka bulur, okur. Okumak için bahane üretmez, çare üretir.
Sınavları okuduktan sonra meseleyi sınıf gündemine taşıdım. “İçinizde en çok Emine'nin (Ayar) verdiği cevabı beğendim” dedim. Çünkü “anlamını bilmediğim hiçbir kelime yok” demiş , dedim.
Sınıf, koro halinde “Gayet normal, Emine'nin anlamını bilmediği kelime olsaydı şaşardık, o kadar  kitap okusak biz de aynı cevabı verirdik” dediler. 
Hep beraber bir kez daha Emine'yi tebrik ettik.
Sınav da bir eğitimdir.
İyi bir dinleyici olmanın yolu Emine gibi olmaktan geçer.
Bu vesileyle çalışkan öğrencim Emine Ayar'ı bir kez daha tebrik ediyorum.
 


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —