Seyahatlerin bazı şaşırtıcı tarafları olabiliyor. Özellikle daha önce hiç gitmediğiniz yere gitmişseniz neyle karşılaşacağınızı kestirmeniz zor. Size filmlerde görülecek türden bir hatıramı anlatmak istiyorum.
Kastamonu'nun İhsangazi ilçesinden yola çıktım. Sırada Araç ilçesi vardı. Ancak, Araç'a giden ana yolda çalışma olduğu için trafiğe kapalı. Diğer yol ise ancak vatandaşların bildiği yol. Ben tarif üzerine o yola girdim. Bu sefer önüme otoban çıktı. Şimdi sağ tarafa mı yoksa sol tarafa mı gidilecektim bilemiyordum.
Yolun kenarında bekledim. Gelip geçen bir taşıt şoförüne sormayı planladım. Ancak kimse durmuyordu. Şayet bir süre daha yolu öğrenemesem bir tarafa doğru gidip, ilk rastladığım kişiye soracaktım. Doğruysa devam edecek, yanlışsa ters yöne hareket edecektim.
Yolun kenarında beklerken benim geldiğim yoldan bir minibüs geliyordu. Zaten yola çıkmak için duracaktı. Minibüs şoförüne Araç ilçesini sordum. Bana “Ben oraya gidiyorum beni takip et!” dedi.
Bir ikindi vakitleriydi. Güneşli bir gündü. Araç ilçesine ulaşıp otomobili bir yere park edip, caddesiyle birlikte fotoğrafını çektim. Sonunda konaklamak için öğretmenevine gitmeyi kararlaştırdım.
İlk işim Araç Öğretmenevi neredeydi onu öğrenecektim. Sokakta tek başıma yürürken karşıdan biri geliyordu. Ona önce selam verip “Öğretmenevi nerede?” dedim. Bana “Öğretmen misiniz?” diye sordu. Ben de “Emekli öğretmenim” dedim. Sorduğum kişi de emekli bir öğretmenmiş. Sonradan adının Abdullah Kütükoğlu olduğunu öğrendiğim öğretmenimizle birbirimize telefonlarımızı verdik. Bana yardımcı olmak için beraberce öğretmenevine vardık.
Kalmayı düşündüğümüz yer depremden dolayı doluymuş. Yapılacak bir şey yoktu. Abdullah Kütükoğlu ile vedalaştık. Ayrılırken “Beni durumdan haberdar et!” dedi.
İlk işim bir otel aramak oldu. İlk rastladığım üç yıldızlı bir oteldi. İçeri girip görevlilere yer aradığımı söyleyince bana yer olmadığını söylediler. Akşam yaklaşıyordu. Hemen Abdullah Kütükoğlu öğretmeni aradım. “Otelde de yerin olmadığını” söyledim. Başka ilçeye gitmeye karar verdim. Ancak Abdullah Kütükoğlu bana bir yer daha söyledi. Şehirden biraz uzakmış. “Bir de oraya bak yoksa öyle gidersin” dedi.
Tarif edilen yere otomobil ile 15 dakika civarında vardım. Anayoldan çıkıp tarif edilen yere doğru gitmeye başladım. Etraf ağaçlıklıydı. Yakınlarda bina falan yoktu. Ama ben hala gidiyordum. Sonra tek katlı ahşap binalara rastladım. Hava kararmaya yüz tutmuştu. Esrarengiz bir ortamdı. Görünürde kimsecikler yoktu. Ne yapacağımı düşünüyordum. Arabadan indim etrafta yürüdüm yine kimseyi göremedim. Sonunda dönmeye karar verdim.
Arabanın koltuğuna oturduğumda ağaçlı, ahşap yapıların olduğu, insanların olmadığı kararmaya yüz tutmuş bir akşamüstü geri nasıl döneceğimi planlıyordum. Durduğum yer fazla geniş değildi. Manevra yapmak için biraz uğraşmam gerekecekti.
Tam arabayı çalıştırmıştım ki dikiz aynasından benim tarafa doğru yürüyen birini gördüm. Ürpermedim desem yalan olmaz. Otomobilin yönü gideceğim yere göre ters olduğu için seri hareket edemezdim. Adam tam yanıma yaklaşınca camı indirmemi işaret etti.
Kararmış bir hava, tek ü tenha bir yer, bir kişi ve bana camı indirmemi işaret ediyor…
Mecburen emre itaat ettim. Camı indirdiğimde adam telefona hitabı şöyleydi: “Evet plakası 52 taşıtın…”
Korku filmleri gibi… Evet, 52 plakalı bir taşıtaydım. Adam telefonu kapattı. Bana doğru baktı, baktı… Sonra “Kalmak için yer arayan siz misiniz?” dedi. Ben de zoraki “evet” dedim. Ve ardından “Bir kişilik yeriniz var mı?” dedim. Bana olumlu cevap verince arabadan indim. Meğer Abdullah Kütükoğlu gerekli irtibatı kurmuş ve bana Araç'ta kalacak yeri ayarlamış. Kendisine iki sene sonra bir defa daha teşekkür ederim.
Ne yalan söyleyeyim o gece üstümü soyunmadan yattım. Tek isteğim gün ışıklarını görmekti. Neyse sabah olunca günün ışığı bulunduğum yer de dâhil olmak üzere bütün Araç'ı ışıttı. Ve ben kaldığım yerden seyahatime devam etmek için yola koyuldum.