Bugün, 20 Ocak 2025 Pazartesi

Zeki ORDU


AZDAVAY'DA GÖNÜL SESİ

AZDAVAY'DA GÖNÜL SESİ


 Geceyi Pınarbaşı ilçesinde geçirdikten sonra rotamı Kastamonu'nun sakin ilçelerinden biri olan Azdavay'a çevirdim.
Boğucu olmayan kapalı bir gündü. Pınarbaşı ilçe sınırlarına çıkar çıkmaz o bildiğim Anadolu yolları bana eşlik etmeye başladı. Şairin; “Yollar ki Allah'a çıkar bendedir” mısraı geldi aklıma. 
Ben hem gidiyor hem de Azdavay'ı hayal ediyordum. “Hiç gitmediğiniz yer nasıl hayal edilir?” diyenler çıkabilir. İlk defa gidiyordum ama hakkında ne kadar yazı okuduğumu ben bile bilmiyorum. Amatörce yapılmış belgeselleri de ilave edersek hatırı sayılır malumatım vardı Azdavay'a dair. Sadece yerinde görmek kalmıştı.
İlçeye ne kadar kalmıştım bilmiyorum ama önüme bir köprü çıktı. Durdum. Köprünün yakınlarında bulunan bahçelerde yabani fındık ağaçları vardı. Bir Ordulu olarak başka bir yerde fındık görmek beni hayrete düşürdü.
Az zaman sonra Azdavay ilçesine girmiştim. Şöyle derin bir nefes aldım. Oksijeni ciğerlerimde hissettim. Birkaç dakika sonra Azdavay Belediyesi önünden geçerken birkaç kişinin ayaküstü sohbet ettiğini gördüm. Ancak sağ tarafımda bulunan “Âşıklar Köprüsü” beni bekliyor gibiydi.
Doğrudan köprüye yürüdüm. İki tarafından da taşıt girmesine mani olmak için minik bir barikat koymuşlar. İyi de etmişler. Oradan taşıtların geçmemesi isabetli bir uygulama.
Köprüyü kaç tur attım bilmiyorum. Tabii altından akan ırmağın sesi de bu yürüyüşüme refakat etti. 
Akarsular oldum olası dikkatimi çekmiştir hep. Ancak konunun dağılmaması için bu bahsi geçiyorum. Irmaklar bilmediğimiz sırları denizlere veya göllere taşıyan bir vazifeli gibidir bence.
Daha sonra Azdavay Belediyesinin yolunu tutuyorum. Köprüye doğru giderken gördüğüm iki kişiden biri o an Azdavay Belediye Başkan yardımcısı olan Hüseyin Dönmez Bey idi. Misafir olduğumu anlayınca beni makamına davet etti. Tabi hem ilçe, hem de kurum ile ilgili bilgiler verdi. Makamında sohbet ederken birbirimizle kırk yıllık tanıdıkmış gibiydik.

Hüseyin Dönmez, vazifesini hakkıyla yapan biri olduğunu zaten konuşmalarıyla belli etti. Şehir ile bilgi verirken kimlerle de konuşmam gerektiğine dair isimler söyledi. Çünkü biliyordu ki her bilgi ilçenin tanıtımına daha çok katkı sağlayacaktı.
Sonra Hüseyin Dönmez Bey'in tavsiyesi üzerine, şimdi Çankırı'nın Kurşunlu ilçesi Kaymakamı olan Şeyma Nur Kaygusuz'u ziyaret ettim. Kısa süre ilçe ve genel konular üzerinde konuştuk. Sonra oradan da ayrılıp Azdavay ile baş başa kaldım…
Bir şehri dolaşırken hayal kurarım hep.  Azdavay sakin, kendi halinde bir ilçe. Kimler ne için gelir ve gider bilemem. Ancak ben Azdavay'ı görmek için oradaydım. O da bunu anlıyor olmalı ki bana tebessümle bakıyordu. “Bir şehir insana tebessümle nasıl bakar?” diye sormayınız. Bazen kelimesiz de konuşur insan. Ben de Azdavay ile öyle konuştum. Aslında anlaştık da…
Her adımda etrafımdaki binaların içini hayal ettim. Kaç çocuk vardı o hanelerde?  Kaç genç hayal kuruyordu yarınlar için? Kaç hasta derman arıyordu derdine? Kaç kadın gurbetteki kocasını bekliyordu?  Kaç çocuk babasını…
Ya ihtiyarlar…
Onlar uzaktaki çocuklarından ya bir haber, ya bir telefon ya da kapının zilini…
Ah o zil… Gurbette bulunan oğlu veya kızını görmenin ilk alameti… Ne güzeldir o zil sesi…
Ne komşunun çalması sonucu çıkan sese benzer, ne de komşunun çocuğun bir haber getirmesine…
Zil sesini hayal etmek… O ses hasreti bitirir. O ses gelen yakınının sıcaklığını hissettirir. O ses zil sesi değildir. O bir gönül sesidir…
Efendim yerimi bitti ama Azdavay burada bitmedi sanırım. Kısmetse devamı bir sonraki yazıda inşallah. Gelecek yazı için bakalım ayine-i devran ne suret gösterecek.
Zile basmadan geleceğiz efendim, diğer yazı için... 
En güzel zil seslerini duymanız temennisi ile…