Bir zamanlar Kocaman’da rahmetli başkan Sezai Nevik ile birlikte “Altın Pirinç Festivali” düzenliyorduk. Amacımız, üreticimizi desteklemek ve pirincimizin marka değerini artırmaktı.
Ben, üç gün süren festivalin hem tertip komitesindeydim hem de sunucusuydum. Üç gün boyunca, meşakkatli ama zevkli bir sunuculuk yaptım.
Sahnedeyken aniden aklıma ilginç bir fikir geldi. Bunu uygulamalıyım diye düşündüm. Ne de olsa mikrofon bendeydi ve uygulama imkanım vardı.
O zamanlar, Terme’nin imtihanla öğrenci alan tek okulu Terme Anadolu Lisesi’nde görev yapıyordum. Her yıl bilhassa merkez okullardan ve özellikle Ünye’den öğrenciler kazanıp kazanıp geliyorlardı. Köy okullarından pek gelen olmuyordu. En çok da benim mezun olduğum Kocaman Ortaokulu’ndan gelen olmaması ağırıma gidiyordu. Köyümün çocuklarının okumak istediklerini ve zeki olduklarını biliyordum. O halde niye sınavları kazanamıyorlardı?
Uzaklık, imkânsızlık, eksik öğretmen kadrosu, ilgisizlik gibi sebepler sayılabilir. Kendimce bu öğrencilerden en azından birkaçının sınavı kazanmaları için ne yapabilirim, diye kafa yordum. Aklıma ilginç bir fikir geldi.
İlçe merkezinde okuyan öğrenciler 8 km yolu, dolmuşlarla sağlıyorlardı. Şimdilerde bir yol ücretinin 10 tl olduğu düşünülürse, bayağı yekun teşkil ediyordu. Gidiş geliş 20 tl yapar, ayda 400, 8 ayda 3200 tl yapar. Bu durum, öğrencilere ve velilere bir hayli maddi yük demekti.
Nazımın geçtiği bir otobüs sahibiyle görüştüm. Sen, Terme Anadolu Lisesini kazanan bir öğrenciyi dört yıl boyunca ödül olarak taşıyacaksın. Bu da senin hayrın olsun. Bir nevi burs gibi düşün dedim. Kabul edersen, akşamki programda seni sahneye davet edeceğim ve bu durumu halka duyuracağım” dedim. Çok memnun oldu ve hemen kabul etti. Bu kadar memnun olacağını ve hemen kabul edeceğini tahmin etmemiştim. Ne de olsa işin ucunda para vardı.
Akşam sahnede uzun bir konuşmadan sonra otobüs sahibini çağırdım ve bir de onun ağzından söz aldım. Alkışlar eşliğinde coştukça coştu. Artık sözü bu sefer bana değil tüm halka vermişti. Cayması mümkün değildi. Verilen söz kırk noter senedinden daha muteberdi.
Sahneden inince farklı bir şey oldu. Diğer otobüs sahibi yanıma geldi. Hocam kampanyaya ben de katılmak istiyorum. Niye bana söylemiyorsun, benim başım kel mi? Böyle haksız rekabet oluyor. Beni de sahneye çıkar, ben de bir öğrenciyi bedava taşımak istiyorum” dedi.
Maksat hasıl olmuştu. Bizim otobüsçüler hayırda yarışıyorlardı. Aynı uygulamayı o hayırsever arkadaş için de yaptım.
Ertesi gün okula gittim. Müdür Bey’le görüştüm. Durumu, öğretmenlerin, velilerin ve özellikle öğrencilerin bilmesi gerektiğini söyledim. Çok memnun oldular. Törende duyurmuşlar.
Neticeyi merakla bekliyordum. Acaba burs faaliyetimiz semeresini verecek miydi? Öğrencilerin sınavı kazanmalarına vesile olacak mıydım? Yoksa boşa mı konuşmuştuk.
Gün geldi. Sınav sonuçları açıklandı. O yıl ilk defa iki öğrenci Terme Anadolu Lisesi’ni kazandı. Dört yıl boyunca öğrencim oldular. Kendilerine birer kart çıkardık.
Otobüs sahibi arkadaşlar sözlerinde durdular. Dört yıl boyunca bu öğrencilerden hiçbir ulaşım ücreti almadılar. O öğrenciler liseyi bitirdiler, üniversiteyi bitirdiler, evlendiler, çoluk çocuğa karıştılar; şimdilerde başarılı birer memur olarak hayatlarına devam ediyorlar.
Nereden nereye? Aldıkları bursu unutmadılar diye düşünüyorum. Bugünlerde okullar açılıyor. İmkânsızlıktan okuyamayan binlerce insanımız var. Burs deyince aklımıza hemen devletin verdiği para akla gelmemeli. Bu tür ince uygulamalar da burs sayılır.
Kim ne yaparsa…