Zeki ORDU

Tarih: 15.06.2021 13:35

BİR İLÇELİ VİLAYETLER

Facebook Twitter Linked-in

    Bu yazıyı okuyan kişilerden ne kadarı bu satırların doğruluğuna inanır?
Hemen söyleyeyim, 40 yaş altının inanma ihtimali oldukça zayıf. Hatta onlara izah edilse bile yine kavrayabileceklerini sanmıyorum.
    Bana “Niye yazıyorsun öyleyse” diyecek olursanız, Size “Tarihe bir vakanın kayıt düşülmesi” şeklinde cevap verebilirim ancak. Bir gün sınıfta “Sizin yaşınızdayken köyümüzde elektrik yoktu” sözüme karşı bana “Peki bilgisayarınız nasıl şarj oluyordu” demişlerdi. Bazı şeyleri kavramak öyle kolay olmuyor.
Neyse biz gelelim yazacaklarımıza.
    Evimiz Perşembe'nin bir sahil köyündeydi bizim. Bulunduğumuz yerde on hane ancak vardı. Gece dalgaların sesini dinleyerek uyurduk çok zaman. Samsun-Ordu karayolundan çoğu kamyon olmak üzere bir günde beş veya altı taşıt geçerdi.
Yaklaşık yarım asır önceydi. On haneli mahallemizde akranlarımız azdı. Zaten o zamanlarda her çocuk kendi cinsiyle oynayabilirdi. Yeryüzü geniş insanlar azdı.     Her akşam, gecemizi aydınlatacak gaz lambasının hazırlanmasıyla başlardı.
Traktör dâhil teknolojinin en gelişmiş hali evimizdeki “ezani” çalar saatti. Bu saate göre akşam hep on ikide olurdu.  Sabahın ikisi gündüzdü.
    Ben çocuk muhayyilemde dünya bir bizim köy, bir de komşu iki köyün olduğunu düşünürdüm. Köylerin biri sağımızda, biri solumuzdaydı bana göre. Diğer taraf denizdi.
    İlimiz Ordu, ilçemiz Perşembe idi. Ordu vilayet ve orada şehirliler vardı. Perşembe ilçe ve köyleri bulunurdu. Yani öyle sanıyorduk.
    Okula gittiğimizde ikinci sınıfta bize nereli olduğumuzu anlatıyordu öğretmenimiz. Harita denilen birkaç defter büyüklüğünde içinde bazı yazıların bulunduğu bir şeyi astı tahtaya. Burası Türkiye dedi bize. Sonra farklı renklerle boyanmış, şekli ve büyüklüğü aynı olmayan yerleri göstererek “Buralar da vilayet” dedi öğretmenimiz. Denize komşu bir yer için de “Burası da Ordu” diye açıklamada bulundu.
    Şimdi 20 ilçesi olan Ordu'nun o zaman 10 ilçesi vardı. Daha doğrusu varmış. Pek inanasımız gelmedi ama koskoca öğretmen yanlış söylüyor olamazdı. 
    Daha sonraları fındık toplamak için gelen geçici işçiler; Korganlı, Kumrulu olduğunu söyleyince öğretmenimizin haritayı göstererek söylediği yerleri hatırladım. Meğer doğruymuş.
    Zaman içinde her ilin birden çok ilçesi olduğunu da öğrendik. Köylerin sayısı da epey fazlaymış ülkede. Mahalle birkaç hanenin bir araya gelmesinden teşekkül ediyordu.     Şehirdeki mahalle tabiri ise bizim için anlaşılabilecek bir şey değildi. Şehir, şehirdi işte. Mahallesi mi olurdu…
    Günler günleri, yıllar yılları kovaladı. Köyümüze yapılan ilkokul ve ortaokul ile çok kişi çok şey öğrendi. Devlet Karayolunun ortasına beyaz çizgi bile çizildi. Köye elektrik denilen sihirli aydınlatıcı geldi. Biz “Ne kadar da çok ışıtıyor” diye düşünüyorduk. Şimdiki nesil elektrikli bir ortamda dünyaya geldikleri için “düşünemiyorlar” olup bitenleri. Zaten var çünkü.
    Bu metni okuyan 40 yaş altı inanır mı sizce yazılanlara?
    Biri açıklasa bile inanması zor. Aklının almadığından değil, ruhunun kabul etmediğinden inanmaz.
    Ne yapacaksın. Devir bu nasıl değiştiğini sen bile fark edemezsin.
    Sahi o beyaz yol çizgisi ne değişik şeymiş öyle. Simsiyah yolun üzerinde bembeyaz bir çizgi. Buna bari inanırlar artık. Beyaz; süt ile, kar renginde… 
 


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —