Bugün, 8 Eylül 2024 Pazar

Selim EROĞLU


BOŞ DOLU - KOCAMAN YOLU

BOŞ DOLU - KOCAMAN YOLU


 Gazetemizin değerli yazarlarından, üretken arkadaşım Yılmaz İmanlık yeni yazdığı eserini incelemem için şahsıma gönderdi. Gönderdiği özgün metni baştan sona inceledim. Ortaya çok güzel bir eser çıkmış. Kendisini hassaten tebrik ediyorum.
   Son düzenlemelerden sonra metin kitap olarak ortaya çıkar diye umut ediyorum. Ayrıca eser bir tiyatro metni olduğundan, her yerde, bilhassa okullarda sahnelenmesi Termelilik şuurunun pekişmesi bakımından faydalı olacaktır.
   Yılmaz Bey, Hacıvat – Karagöz üzerinden Terme'nin değerlerini bir bir canlandırmış, güzel bir şekilde sahneye taşımış. Bunları metnin muhtelif yerlerine ustaca serpiştirmiş. Bunda da zannımca çok çok başarılı olmuş. Sanatçının bir vazifesi de geçmişin değerlerini, günümüz değerleriyle harmanlayarak geleceğe taşımaktır. Yazar, tam da bunu yapıyor. Geçmişle bugün kavga ederse yarın kaybeder. Yarınları kaybetmemeliyiz.
   Eserde, Hacivat ve Karagöz'ün şahsında Terme'nin değerleri olan Tahta Camii, Çınar ağacı, pide, patoz, Gölyazı, Çobanyatağı, Kocaman pirinci, kavak, Cünübadat Tekkesi, bir bir zikredilmiş. Bunlar yapılırken kahramanlar, Terme ağzıyla ve yerel kelimelerle konuşturulmuş.
   İşte uzun zamandır duymadığım, hafızamın bir yerinde saklı duran “Boş dolu Kocaman yolu” ibaresini yazarın adı geçen metninde gördüm. Bir anda çocukluğuma, gençliğime gittim. Bu söz Terme'nin, Termeli'nin geçmişinin özeti gibidir. Sözün içerisinde tarih var, kültür var, ekonomi var, coğrafya var, var oğlu var. Bu sözü uzun zamandır niye duymuyoruz acaba? Çünkü son elli yıldır ülkenin genelinde olduğu gibi ilçemizde de çok şey değişti. Her değişim geçmişe ait birçok şeyi unutturdu.
   Hiç unutmuyorum, lisede okurken hocalarımız Terme'nin nüfusunun 15 bin kadar olduğunu söylüyorlardı. O zamanlar Terme'nin kendine mahsus bir hayat tarzı vardı. İlçenin en büyük pazarı, yine bugün Pazaralçağı dediğimiz yerde kurulurdu. Köylüler, ürettikleri her türlü mahsulü orada satışa sunarlardı. Pazartesi günü köylüler şehre indiklerinden o gün Terme'nin nüfusu mübalağasız iki katına çıkardı. Esnaf bayram eder, hafta gününü iple çekerlerdi. Daha yakın zamana kadar garajlar, şimdilerde park olan,  ilçesin girişindeydi. Uzun yıllar, öğrenciliğim ve mesleğim icabı Terme'nin dışında, uzaklarda yaşadım. Otobüsler daha ileriye devam ettiğinden yolcuları sabahın köründe bırakırdı yolcularını garaja.
   Garajda veya pazar yerinde elinde valizi, eşyası, öteberisi olan vatandaşları iki tekerlekli, önden çekişli hamal arabaları taşırdı gideceği yere. Terme'nin bir ucundan bir ucuna en fazla iki km'dir mesafesi. Şimdilerde bu mesafe nüfusa bağlı olarak artmış olabilir. Bu hamal arabaları birden fazla vatandaşın yükünü taşıyabilirdi. Taksi tutmak, taksiye binmek gibi adetler henüz zuhur etmemişti. Bu arabalar bir hamal tarafından önden çekilerek yürütülürdü. Geçimini bu işten sağlayan çok sayıda hamal vardı. Hamaliye ve nakliye ücreti hamalın insafına, yükün ağırlığına, mesafeye ve pazarlık gücünüze göre değişirdi. Bunlar ekseriya, garajlardan, pazar yerinden aldıkları yükleri, köprüyü geçirerek Kocaman garajına doğru bıraka bıraka giderlerdi. Anlayacağınız en uzak menzil Kocaman garajıydı.
   Hamallar, arabalarıyla pazar yerinde, garajlarda müşteri gözetler, reklamlarını yapmak için, müşteri kapmak için “boş dolu Kocaman yolu” diye bağırırlardı.
   Aslında bu cümle Terme'de reklamcılığın miladıdır, tarihidir, kültürüdür. İçinde her şey var değişim ondan.
   Şimdilerde bu sözü kullanan ne hamal kaldı, ne de hamal arabası. Bir zamanlar, sabahın köründe, garajlarda inip valizlerimi hamal arabasına koyup “boş dolu Kocaman Yolu” diyerek, sılaya doğru hasretle adımlayışım çok oldu. 
   O günleri özledim. Nasıl anlatayım: “Boş dolu Kocaman yolu”.