Bugün, 12 Aralık 2024 Perşembe

Seyfi GÜNAÇTI


Boş işler-2

Boş işler-2


 Geçen hafta değindiğim'boş işler' konusuna bu hafta da devam edeceğim.
“Boş işler”  nelerdir? Tanımı için internet sözlüğüne bakmadım. 
Peki, neler boş işler sınıfına girer? Bu, kişiden kişiye değişir.
Bir beden eğitimi öğretmeni vaktinde dersine giriyor. Öğrencileriyle ilgileniyor. Müfredatı uyguluyor.  “Görevini yapmıyor” diyemeyeceğimiz bir çalışma sergiliyor. Bunun yanı sıra, diğer okullarda görevli meslektaşları ile futbol olsun voleybol olsun, maçlar ayarlıyor. Hatta komşu ilçe okulları ile maçlar yapıyor. Böylece öğrencilerinin kabiliyetlerini geliştirmesine ve sosyalleşmesine katkıda bulunuyor.  
Terme İmam Hatip Lisesi'nde görev yaptığım sırada Beden Eğitimi Öğretmeni Zeki Demirci,  Çarşamba Lisesi ile voleybol maçı yapmak üzere meslektaşı ile anlaşmış ve beni de götürmüştü. İyi de olmuştu. Hem kendi öğrencilerimizle yakınlaşma olmuş hem de yeni öğretmenlerle tanışmıştım.
Bu faaliyetler müfredatta yer almıyor. Amirlerinin de bu yönde bir emri yok. Öğretmen bu faaliyetleri planlamasa, yapmasa kimse ona bir şey diyemez. Şimdi bu beden eğitimi öğretmeni için “Boş işlerle uğraşıyor” diyebilir miyiz ya da demeli miyiz?
Konumuz başkalarının yaptıkları değil benim 'boş işler' olarak nitelendirilen faaliyetlerim. Şimdi onlardan bir tanesini hatırlayalım.
Terme İlçe Milli Eğitim Müdürlüğünde şube müdürü olduğumda, müdürümüz Rahmetli Ömer Lütfi Tanış, “Eğitim-Öğretim Hizmetleri” ile “Okul Spor Hizmetleri” bölümlerini bana vermişti. Kutlamalar benim alanıma giriyordu. Bunlardan biri de 1981 yılından beri uygulanan 'Öğretmenler Günü' kutlamalarıydı.
Gün dolayısıyla ilkokul, ortaokul ve lise öğrencileri arasında resim, şiir ve kompozisyon yarışmaları düzenlemiştik. Şube Müdürü olarak ilk kutlamayı 1985 yılında, ikinci kutlamayı da Kasım 1986'da yaptık. Yarışmalara hayli sayıda katılım olmuştu. 
Öğrencilerin eserlerine bakarken aklıma bir fikir geldi: Her kategoride ilk üç dereceyi alan eserleri bir kitapçıkta toplamak. Tabii konuşmalar ve gün dolayısıyla yapılan diğer etkinliklere de yer verilecekti.
Memurlardan böyle bir talepte bulunamazdım. İşi kendi üzerime aldım. Geçen hafta değinmiştim; mecburiyetim olmayan bir işi kabul etmiş ve bir tiyatro eserini daktiloda çoğaltmıştım. On parmak olmasa da kendi çapımda daktilo ile yazabiliyordum.
Bende büronun anahtarı vardı. Tatil günleri büroya gidiyor, iki-üç saat bu projem üzerinde çalışıyor, dereceye giren şiirleri ve kompozisyonları daktiloda mumlu kâğıda çekiyordum. Mumlu kâğıdın hikâyesine girmeyeceğim. Yoksa konu çok uzar.
Ev halkımın bu çalışmamdan haberi yoktu. “Öğretmenevine gidiyorum” diyerek evden çıkıyor, daireye gidiyordum. Eve döndüğümde kimse “İki-üç saat öğretmenevinde ne yaptın?” diye sormuyordu.  Tatil günü benim dairede çalıştığımı bilse, herhalde hanım da “Boş işlerle uğraşıyorsun” derdi. 
Mumla kâğıda yazılanları Şef Mithat Aykül'ün nezaretinde hizmetlimiz teksir makinesinde çoğaltıyordu. Sayfaları bir kitapçık haline getirdim. Her okula bu kitapçıklardan birer adet gönderdim.
Bu çalışmam, kitap basmanın ilk adımı sayılabilir.
Şimdi birisi çıkıp, “Yaptın da ne oldu?” diyebilir. En hacimlisi 43 sayfa olan bu iki kitapçığa 4-5 defa başvurdum. Kitapçıkta, yılın öğretmenleri var.  Yılın öğretmeninin ve en genç öğretmenin konuşmaları var. Terme'nin 77 köyünün (1985 yılı) isimleri ve nüfus bilgileri var. Terme'nin 148 ilk okulunun, onbir ortaokulunun ve iki lisesinin isimleri ve öğrenci sayıları var. 
Geriye dönüp baktığımda o kitapçıkları hazırlamak için harcadığım emeğe yanmıyorum.  Bugün hangi devlet dairesinde Terme'nin 1986 veya 1987 yılındaki köylerinin isimlerini ve nüfus bilgilerini bulabilirsiniz?
Benim boş işlerle uğraşma hastalığım, ne yazık ki hâlâ devam ediyor!