Siyasiler, bürokratlar, akademisyenler konuşuyor;
“Memleketin düzelmesi için şunları şunları yapacağız. Şunların yapılmasını da gerekli görüyoruz…”
Çalışana Allah kuvvet versin. Yollarını açık eylesin. İnşallah dedikleri gibi olur.
Söylemlerle, demeçlerle olur mu acaba?..
Sıkça kullandığımız bir atasözümüz var;
“Herkes evinin önünü süpürürse bütün sokak temiz olur.”
Herkes evinin önünü süpürmese ne olur? Sokaklar pis kalır.
“Belediyenin temizlik işçileri ne güne duruyor? Gelir temizlerler” diyenleri duyar gibiyim. Herkes çöplerini çöp kutusuna değil de sokağa atarsa herkese bir temizlik görevlisi tahsis etmek gerekir. Belki bu bile çözüm olmaz!
Konuyu uzatmaya gerek yok. Diyeceğim o ki; sadece temizlik işçilerinin gayreti ile temiz ve yaşanabilir bir şehre sahip olmak mümkün değildir.
Terme’nin bir sokağında yürüyorum. Bir kahvehanenin kapısında insanlar oturmuş. Kimi çay içiyor kimi de sigarasını tüttürüyor. Kahvehane sahibi de sigara içenlerin arasında. Sigarasını bitirmiş olmalı ki izmariti sokağa doğru fırlatıyor. Hem de sağa sola bakmadan, burnunun doğrusuna doğru…
Burası senin kendi iş yerinin önü yahu! Hadi diyelim müşteriler düşünmediler, izmaritlerini dükkânın önüne attılar. Kendi ekmek teknenin çevre temizliğini sen nasıl düşünmezsin?
Bu anlayışla biz nereye kadar gidebiliriz?
Geçenlerde Jandarma Komutanı ile görüştükten sonra binadan çıktım. Tam yolun karşısına geçmiştim ki köşede bekleyen adamın elindeki izmariti rögarın deliğinden içeri attığını gördüm. İnsanların yüzlerinden her şeyi okuyamazsın ama görünüşü ters birisi olmadığını söylüyordu.
Bundan cesaret alarak adama yaklaştım. “İzmariti rögara attın. Oldu mu şimdi?” dedim. Cevap vermedi. “Söylemek istediğimi anlamadı galiba” diyerek açıklama gereği duydum;
“Herkes böyle yaparsa bu rögar tıkanır. Bir yağmurda sular şehre yayılır” dedim.
“Tamam, anladım” dedi.
Bu, “Sen işine bak” manasına gelen bir “tamam” sözü değildi. Adamın yanında 7-8 yaşlarında bir çocuk vardı. Söyleyişinden, “Başka bir şey söyleyip de çocuğun yanında beni daha fazla mahcup etme” manası çıkardım. Başka bir şey söylemeden yoluma devam ettim.
Hafta içi bir gün PTT’den kitap gönderiyorum. Sıramı beklerken bir ara sokağa baktım. Keşke bakmasaydım! Sokağı süpüren temizlik işçisi, çoğunluğu sigara izmaritlerinden ibaret olan çöpleri rögar deliklerinden aşağı süpürüyor. Bu konuda açıklama yapmaya, zararlarını anlatmaya gerek var mı? Kamu görevlisi böyle yaparsa vatandaş ne yapmaz!
Madem izmaritlerden başladık öyle devam edelim.
Samsun Cumhuriyet Meydanını batısındaki Defterdarlık durağındayım. Durakta, sigara izmaritlerini atmak için konulmuş silindirik bir kova var. Ancak ülkemin anlayışlı(!) vatandaşları, durağa bir metre mesafedeki kovanın yanına kadar gitmeye erinmişler; içtikleri sigaranın izmaritlerini oldukları yere atmışlar. Belki kovanın yanında dikildiği halde izmariti kaldırıma atanlar da vardır. Otobüs durağının çevresi sigara izmaritleriyle dolmuş.
İzmarit kullanımı, medeniyetin göstergesi midir, bilmiyorum. Henüz böyle bir hükme rastlamadım. Lâkin o toplumun anlayışı açısından sanırım bir fikir verir.
Almanya’dan gelenler anlatıyor. Siz de duymuşsunuzdur. “Şehir dışı yollarda olsanız bile aracınızdan dışarı meyve kabuğu veya benzeri bir çöp atamazsınız. Atarsanız, çok gitmeden polis sizi durdurur” derler.
Her yerde polis mi var? Hayır.
Ancak yaşadığı ülkeyi düşünen duyarlı vatandaşlar var. Türkiye’de olsa, toplumsal bir suç işleyeni haber verdiğinizde adam gelip yakanıza yapışıyor. Savunma silahı hep aynıdır; “Sana ne?”
Şimdi siz söyleyin; bu anlayışla bu memleket düzelir mi?