Bugün, 16 Eylül 2024 Pazartesi

Seyfi GÜNAÇTI


Bungalov dedikleri

Bungalov dedikleri


 

Bugün, son Çamlıhemşin ziyaretimle ilgili notlarımı tamamlamak istiyorum.
Son Çamlıhemşin ziyaretime kadar bungalov kelimesini duymuş muydum, hatırlamıyorum. Haber aralarında geçmişse bile dikkatimi çekmemiş. Kardeşim Hüseyin’in koştuğu 10. Kaçkar Maratonu için Çamlıhemşin’e gittiğimde gördüm ki; başta Fırtına Deresi’nin kenarları olmak üzere dağ-taş bungalov evlerle dolmuş.
İnternet sözlüğüne baktım. “Genel olarak tahtadan ve benzeri hafif bir yapı gerecinden yapılmış, deniz kıyısında ya da kırda kurulmuş tek katlı, küçük ev” diye tarif edilmiş.
Ben bungalov evlere ‘küçük otel’ diyordum. Bu tanımda pek yanılmış sayılmam. Çünkü bungalovlar, içinde bir ailenin oturduğu meskenler değil. Gelip geçen insanların kısa süreliğine konakladıkları yerler. 
Tanımda “tek katlı” diyor ama benim Çamlıhemşin’de gördüğüm bungalovlar iki katlıydı. Bir diğer tanımda “Bungalovlar, tarzına göre iki katlı olabiliyor” demiş. Ki benim gördüklerim bu tarife uyuyor. Bungalovların çatısı genelde eğimli yapılıyor. Hatta düz çatılı bungalova rastlamadım desem yalan olmaz. Zaten çatıları düz olamaz. Çünkü ahşap malzemeden yapılıyorlar.
Büyüklüğüne göre bungalovların üç veya dört odası var. Berona’da ise her ev müstakil. Girişte oturma odası, ikinci katta yatak odası ve merdiven başında tuvalet-banyo. Diğerlerine girmediğim için farklı yönleri neler, bilmiyorum.
Berona, Lazca’da “Küçükken” demekmiş. Yani, “Bu benim küçükken hayalimdi” manasını çıkardım. İsmail Çamanka, oteline İhvan (Kardeşler) adını uygun görmüş. Biz de uygun bulduk. Otelin ilk katı oturma ve kahvaltı salonu. Bungalov ücretlerine kahvaltı dahil. 
İkinci katta üç oda var. Odalar gayet geniş. Ortada iki kişilik bir yatak. Bir yatak da duvara dayalı duruyor. Bazı ailelerin çocukları da oluyor. Herhalde onlar için düşünülmüş. Ben iki akşam kaldım, ikisinde de birer Arap ailesi kalıyordu ve çocukları vardı.
Pencerenin önünde tamamı ağaçtan bir masa. Otur masanın başına, hikâyeni yaz. Karşındaki yeşil yamaç sana ilham versin. Burada Fırtına Vadisinin yamaçları öyle dik ki, elini uzatsan karşıdaki yamacı tutacakmışsın gibi geliyor. Yamaçta ev yok, evler hep yamacın yukarı bölümünde. Tepeye yakın bölümde her biri dörder katlı iki bina var. Onlar da turistik otel imiş. Burada yataklı turist ağırlamak artık bir ekonomi olmuş. Neredeyse çaycılık geri plana düşmüş.
Odada ayrıca bir jakuzi, tuvalet ve banyo var. Çay yapmak için bir de ketıl konulmuş.
Yetmiş metre aşağıda Fırtına Deresi çağıldayarak akıyor. Uyanıkken sesini dinleyebilir, yatağa girince ninnisiyle uykuya dalabilirsin. Otelin dereden uzakta olması dezavantaj gibi görünse de aslında avantaj. Burada sel tehlikesinden emin uyuyabilirsin. Dere kenarları ise öyle değil. 1978 yılındaki selin yarısı olsa, dere kenarındaki otel evlerin de yarısı gider!
İhvan Otel’in bir avantajı daha var. Odanda camın kenarına gelip aşağıda hiç durmadan akan trafiği seyredebilir, not alabilirsin. Hatırları yazmak için ideal bir yer. 
Yaz mevsiminde fiyatlar yüksek. Geceliği 5.000-5.500 TL civarında. Odada iki kişi kalabildiği gibi belli yaşa kadar çocuklar da aynı odada kalabiliyor. 6-7 yaşında çocukları olan aileler için fiyat, kahvaltıyı da hesaba katarsak çok da fazla sayılmaz. 
Okullar açıldıktan sonra fiyatların düştüğünü hatırlatmalıyım.
Çamlıhemşin, bungalovlardan ibaret değil. Tabiat nefis. Her taraf yemyeşil. Yirmi sene önce Ekim ayında yaptığımız okul gezisi sırasında Müdür Hasan Özdemir, renklerin her tonunun görüldüğü bir manzarayı çekmiş ve “Bunu bilgisayarıma arka plan yapacağım” demişti. 
Kırmızı-mavi benekleriyle gerçek alabalığı Fırtına Deresinde görebilirsiniz. Avlamak yasak. Olta balıkçılığı da yasak mı bilmiyorum. Onlardan bir tane dahi yeme şansı bulursanız, bir öğün yemek olarak size yeter. Fırtına Deresi’nde rafting de yapılıyor. Bir tur 500 TL dediler. 
Tabii Ayder’in, Çamlıhemşin’de olduğunu söylemek zait olacak.