Bugün, 3 Temmuz 2024 Çarşamba

Selim EROĞLU


ÇANAKKALE KARAVANASI BİZE NEYİ HATIRLATIYOR !!!?

ÇANAKKALE KARAVANASI BİZE NEYİ HATIRLATIYOR !!!?


 Geçtiğimiz cumartesi günü 43 kişilik öğrenci kafilesiyle Çanakkale’deydik. Kafile başkanı olarak benimle birlikte bir öğretmen arkadaş daha vardı. Amacımız, tarihe yön veren ecdadımızın; vatanımız, milletimiz, mukaddesatımız… için neler yaptığını, ne gibi zorluklarla mücadele ettiklerini bizzat yerinde müşahede etmekti.
Bize bu imkanı sağlayan, milli meselelere duyarlı, her Türk gencinin Çanakkale’yi bizzat yerinde görmesi gerektiğine inanan ve bunun için imkanlarını ortaya koyan Canik Belediye Başkanı Sayın İbrahim Sandıkçı’ya çok teşekkür ediyorum.
Bizim için çok çok farklı bir gezi oldu. İntibalarımı zaman zaman kaleme alacağım. Şimdilik kendimce, gördüğüm bir menfi durumdan bahsedeceğim
Bundan 33 yıl önce yine bir öğrenci kafilesiyle buralara gelmiştim. O zamandan bu zamana çok şey değişmiş. Bölge daha da güzelleşmiş. Turizm anlamında gözle görülür yatırımlar gerçekleştirilmiş. Semeresi de alınmaya başlanmış. Türkiye’nin, hatta dünyanın her tarafından akın akın insanlar geliyor. Koca coğrafyada arabaları park etmeye yer bulunamıyor. Koca koca otobüsler karınca kolonisi gibi sıra sıra diziliyor. Bölgede müthiş bir ekonomik canlılık var.
Böyle mukaddes beldelerde olumsuzluklardan bahis açmaya pek gönlüm razı gelmiyor, vicdanım kaldırmıyor. Lakin yazmaya kendimi mecbur hissettim.
Cumartesi günü saat 10 gibi rehberimiz bizi Adatepe köyünde bir lokantaya götürdü. Yerlerimiz önceden hazırlanmıştı. Yüzden fazla müşteri aynı anda kahvaltımızı yapmak üzere mekana geçtik. Daha önce rehberimiz Çanakkale Savaşları ve bölgeyle ilgili oldukça ilginç bilgiler verdi.
Önceden servis tabaklarımızda kahvaltılıklarımız hazırlanmış. Hamarat garsonlar seviş tabaklarımızı tebessümle masalarımıza bıraktılar. Bir dediğimizi iki etmediler. Tabaklarımızda doğranmış domates, salatalık, peynir çeşitleri, zeytin çeşitleri, haşlanmış yumurta, paketli tereyağı, reçel, bal ve çikolata vardı. Sırsız ekmek ve çayı da ilave etmeliyim. Bu bolluk karşısında Çanakkale’de fedakarca savaşan kahraman Mehmetçiğimizin karavanası aklıma geldi. Tarih kitapları Çanakkale’de Mehmetçiğimizin yemek listesini yokluklar içerisinde sabah hoşaf, öğle bir parça ekmek, akşam boş, şeklinde kayıtlara geçmiş. O da bizim gibi piknik havası içerisinde değil. Hem karınlarını doyurmaya çalışmışlar hem savaşmışlar. Yemek için savaşmamışlar, savaşmak için yemişler. Tabi bu menüye yemek denirse!
Öğrencilerimize örnek olması bakımından tabağımda ne varsa sünnetledim. Tüm öğrencilerime de aynısını yapmalarını tembihledim. Benim gibi tabağını sünnetleyen bir iki öğrenci anca çıktı. Gerisi tabağındakinin yarısını ya yedi ya yemedi. Çok ısrar ettiysem de başarılı olamadım. Kimi sevmiyorum, kimi çok fazla, kimi de kilo alırım diyerek geçiştirdi.
Kuran-ı Kerim’de ‘’ yiyiniz, içiniz zira israf etmeyiniz’’ buyuruluyor. Yemede , içmede sınır yok lakin israf haram.
Manzarayı Çanakkale ruhuna uygun bulmadım. Bu konuda öğrenciler de pek kabahatli sayılmaz. ‘’Hocam, biz istemedik, önümüze hazır geldi, ne yapalım’’ dediler. Pek de haksız sayılmazlar. Kendilerince haklılar.
Yapılan hizmete diyecek pek bir şey yok. Her şey mükemmel. Bir anda bir köy yerinde yüz kadar insanı ağırlamak pek de kolay olmasa gerek. Kim bilir akşama kadar daha ne kadar müşteri gelecek. Ecdadımız büyük miras bırakmış.
Mekandan çıkarken patron olduğunu tahmin ettiğim zat, mütebessim bir çehreyle ‘’afiyet olsun, inşallah beğenmişsinizdir efendim’’ deyince kendisine teşekkürden sonra maruzatımı söyledim. ‘’Hazır servis tabağı yerine açık büfe uygulamasına geçseniz, müşteriler tabağına yiyeceği kadar kendisi alsa daha iyi olmaz mı? Böylece israfın önüne geçilmiş olur. Bu vaziyette çok israf oluyor. Yok yere maneviyatımız zedeleniyor, günaha giriyoruz. Çanakkale ruhuna da pek uygun düşmüyor,’’ diyebildim.
Teklifimi makul karşılamakla beraber, bunun dışındaki uygulamaların çok zaman aldığını, yetiştiremediklerini, yoğunluk olduğunu, artanları hayvan yemi olarak değerlendirdiklerini söylese de denilenler benim vicdanımı rahatlatmaya kafi gelmedi.
Umarım bundan sonra gerekli tedbirler alınır.
Çanakkale ruhundan uzaklaşırsak maazallah, Çanakkale alelade bir turistik bölge olmaktan öteye gidemez.
Benden söylemesi…