Bugün, 17 Nisan 2025 Perşembe

Mehmet TÜRKAN


ÇAYIN DEMİNDE VATAN KURTARMAK

ÇAYIN DEMİNDE VATAN KURTARMAK


 Kahvehane kültürü bizim kültürümüzde özellikle 16. Yüzyıldan itibaren yaygın olarak yerleşmeye başlamıştır. Önceleri gerçekten kahvelerin pişirildiği keyiflerin çatıldığı, gönülleri coşturan sohbetlerin edildiği yerler oldu. Kitapların, menkıbelerin, efsanelerin okunduğu, meddah hikâyelerinin ve masalların okunduğu yerler oldu adı da kıraathane yani okuma evi oldu. 
Önceleri okuma evi olan bu yerlerde televizyonların, sinemaların olmadığı zamanlarda buralarda kahvelerle birlikte masallar, menkıbeler, destanlar, halk hikâyeleri… vb anlatılırdı. Bir nevi halk meclisleri ve kültür meclisleri görevi görürdü. Toplumun bağrından yetişen bilge insanlar, kanaat önderleri buralarda nesiller arası köprü kurarak halkın kültürünü bir sonraki nesillere taşıyan muallim görevi yaparlardı.
Bu kıraathaneler, kahvehaneler sonraki zamanlarda bu adla anılsa da görev ve işlevleri değişime uğradı. Bu gün kıraathane denilince oyun oynanılan, boş dedikoduların yapıldığı yerler haline geldi. Kahvenin yerini de çaylar aldı. Adları da çay evi, çay ocağı oldu.
Adı ne olursa olsun ama bu gün de bir başka şekilde bu görevler devam ediyor. Sabahleyin sabah namazını kılan insanların güne, güneşin ışıltılarıyla başlamasına sebep olan sabahçı kahveleri, yatsıdan sonra günün son değerlendirilmesinin yapıldığı çay ocakları hala var şehirlerimizde. Bunun yanında günün büyük bölümünü ya da tamamını sigara dumanlarının içinde geçiren iş güç sahibi olmayan veya işi güce gitmeyen insanların nakit değerinde zamanlarını öldürdüğü kıraathaneler de var.
Köy kahvelerine hiç yolunuz düştü mü bilmiyorum. O kahveler aslında ülkemizin bütün meselelerin en saf ve en zarif şekilde kavga etmeden tartışıldığı yerlerdir. Oralar siyasi liderlerin her gün kavgasına inat farklı siyasi görüşe sahip insanların kendi görüş ve düşüncelerini anlattıkları yerlerdir Çayların demlerinin tadında siyasi tartışmalar yaparlar, hükümet kurup hükümet yıkarlar. Ama asla kavga etmezler. 
Bu yerlerde her gün ülkenin meseleleri konuşulur ve çıkar yolları aranır. Herkes kendince bir çıkar yol bulur. Tarihten dersler çıkarılır. Günlük tarihe tanıklık edilir buralarda. 
Siyasi kişilikler eleştirilir. Yanlışları da doğruları da bir bir dile getirilir. Enflasyonun, hayat pahalılığının sebepleri tartışılır. Bu problemlerin çözümleri orta yere getirilir. Herkes kendince bir çözüm yolu bulur. İşsizliğe, eğitim meselelerine çare bulunur. Eski dönemlerin bilge bakışlarını bir başka şekilde gene görürüz buralarda. Aslında halk edebiyatı araştırıcılarının sık sık bu gönül dostlarının söz kilimleri dokudukları bu mekânlara sık uğraması gerekir diye düşünüyorum. Çünkü çok şahit olduğum ve zevkle izlediğim bu sohbetlerde ne bakir deyimlere ta sözlerine ve darb-ı mesellere rastlıyoruz bir bilseniz.
Özellikle ramazan günlerinde (iyice de yaklaştı) teravihten sonra çarşı içindeki birkaç çay ocağında bu gönül sohbetlerine müşahitlik yaptım. Memleket meselelerinin nasıl tahlil edildiğini, ne isabetli yorumlara yer verildiğini, memleketi yönetenlerin kahve tadında, demli çay kıvamında nasıl tahlil edildiğini gördüm. Dostların halkalar halinde çay ocağının içinde ya da kapı önünde, sokağın ortasında sohbetlerini dinledim. 
Bu sohbetlerin kiminde ilçemizin ve ilimizin ekonomik ve sosyal meselelerini; kiminde asırlardır çözülemeyen dinî derinlikteki sohbetleri, kiminde iflah olmayan geçim sıkıntılarını dinledim. Hatta kiminde Kudüs'ün nasıl kurtarılacağını, İslam dünyasının bu perişanlığından nasıl vahdete ulaşacağını öğrendim. Bazen de Osmanlı'nın yıkılış sebeplerini dinledim. Bazen istiklal mücadelesinin bilinmeyen sırlarına vakıf oldum. Yörede günlük meselelere konu olan kişi ve olayları dinledim bazen. Arada birde eğitimin kurtuluş çarelerini, yeni nesil gençlerin neden bu hale geldiklerini duydum dudaklarından.
Hâsılı, sözün nihayetini söylemek gerekirse çay ocaklarımız, kahvehanelerimiz eski anlamıyla yerinde durmasa da hala çayın tavşankanı deminde memleket meselelerinin konuşulduğu ve her gün vatan kurtarıldığı yerler olmaya devam ediyor. Her zaman olmasa da arada bir zaman oralara uğramak gerekir diyorum.