Bugün, 30 Nisan 2024 Salı

Seyfi GÜNAÇTI


Çocukluğum ve annem

Çocukluğum ve annem


    Bu sütunda sık olmasa da bazı kişilere yer verdim. Kendi ailemden kimseye yer vermedim. Belki de gerekmedi. 4 Şubat Perşembe annemin vefatının birinci yıldönümü idi. Karadeniz köylerinde yaşayan kadınların hayatı üç aşağı beş yukarı birbirine benzer. İşte Karadeniz kadınlarının çektikleri sıkıntılar ve katlandıkları zorlukların aynası olması bakımından bu hafta sütunumu anneme ayırmak istedim. 
    Çocukluğumuzda bizim yanımızda hep annemiz vardı. Biz hep onu gördük. Dolayısıyla çocukluğumu anlatırken annemi de anlatmış olacağım. Babam hep gurbette olurdu. Senede bir izine geldiğinde bizimle ne kadar kalırdı, hatırlamıyorum. Karadeniz erkeklerinin çoğunun hayatı da öyle değil midir? Belli yaşa gelince geçim derdi başlar ve gurbetin yolunu tutmak zorunda kalırlar.
    Kendimi tanımaya ve çevremde olup bitenleri anlamaya başladığımda dağda bir arazimizin olduğunu hatırlıyorum. Köye göre daha yüksek rakımlı olan bizim 'dağ' dediğimiz yere Maçkalı ve Çaykaralı öğrenci arkadaşlarım 'mezire' derlerdi. Burası köydeki evimize yaklaşık iki saatlik mesafedeydi. Yaz aylarında oraya çıkardık. 
    Dağ evinin önündeki tarlayı annem ekip biçerdi. Hem köydeki hem de dağdaki tarlayı ekip biçmeye nasıl yetişirdi bilemiyorum. 4-5 yaşlarında olan benim ve benden iki yaş büyük olan ablamın, tarla işlerinde anneme önemli bir katkısı olduğunu sanmıyorum. Belki de yükseklik farkından dolayı dağda mısır ekme işi köye göre daha geç yapılıyordu. Annem önce köyün işini hallediyor sonra dağa gidiyordu herhalde.
    İşte buradaki mısırı toplamak, ürünleri yön etmek annemin görevi olduğu gibi sırtında köye taşımak da ona düşüyordu. Bir defasında dağdan köye gelirken ben yorulup artık yürüyemez olunca yolun kalan bölümünde beni de yükünün üstüne aldığını anlatırdı. Ben 6-7 yaşlarında iken babam bu yeri sattı da annem de iki saatlik yoldan sırtında yük taşımaktan kurtuldu.
    Mevsimi gelince mahallede fındığı ilk toplayan annem olurdu. Zaten fazla fındıklığımız yoktu. İki, bilemedin üç günde fındık toplama işimiz biterdi. “Madem bahçeniz az niçin herkesten önce başlıyorsunuz?” derseniz, elbette bunun bir sebebi vardı. Annem kendi işini erkenden bitirirdi ki fındığı çok olanlara yevmiyeye gidebilsin. Yevmiye demek para demek. Belli yaşa geldikten sonra biz de annemin yanında yer almaya başlamıştık. 
    Özellikle mısır ekme ve mısır otu kazma mevsiminde bebeğini beşiğe beleyip, beşiği de sırtına alarak, yanında ben olduğum halde baba evinin olduğu Zalahna'ya giderdi. Bunun için hayli dik olan rampayı en az yarım saat yürüyerek aşması gerekiyordu. Şimdi düşününce bu zahmete niçin katlanırdı çözemiyorum. Belki de sıra yapıyordu. 
    O zamanlar köylerde özellikle kadınların birbirine çalışmaya gitmesi para karşılığı olmazdı. Ben sana kaç gün çalışmışsam sen de bana o kadar gün çalışmaya borçlu olurdun.     Buna 'sıra yapmak' denirdi. 
    Annem sadece dağdan köye sırtında yük taşımamıştır. Daha güneş doğmadan evden çıkıp sırtında incir sepeti iki saat yürüyerek Şalpazarı'na, bir çuval mısır talaşını yüklenip Eynesil pazarına, bir yük odunu sırtına alıp Beşikdüzü'ne satmaya gitmiştir. Şalpazarı'na, Beşikdüzü'ne araba vardır ama parayı arabaya verdikten sonra gazı, tuzu, şekeri ne ile alacaksın? Yanında mahalleden arkadaşları olurdu ama bu yolculukların çoğunda evimizden arkadaşı ben idim.
    Sosyal medyada da bu mealde paylaşımda bulunmuştum. Okuyanlar rahmet dileklerini iletmişler, güzel yorumlar yapmışlar. Kendilerine teşekkür ediyorum. Bazıları da aynısını kendi annelerinin yaşadığını belirtmiş. Köydeki komşularımızdan S. Kaya “Ahhh abim ahhh! Köylerde yaşayıp da o zahmetleri çekmeyen mi var?” diyor. Ailesi Araklı'dan Terme'ye göç eden S.K. da “Aynı minval ve şartlarda doğduk. Trabzon'da doğdum ama Terme'de büyüdüm. Fakat annem anlattıklarınızın çoğunu yaşamış. Yıllarca çekmiş. Ancak 1950'de Terme'ye geldikten sonra rahat etmiş” diyor. 
    Bu sütunlar anneleri anlatmaya yetmez. Annelerin de hakkı ödenmez.
    Bu vesile ile başta kendi annem olmak üzere ebedi aleme göç etmiş olan annelerimize Allah'tan rahmet diliyorum. Ruhları şâd, mekânları cennet olsun.