Bugün, 23 Temmuz 2025 Çarşamba

Ahmet SEZGİN


CÜNEYT ARKIN VE BİZ

CÜNEYT ARKIN VE BİZ


    Çocukluğumun geçtiği 1970'li yıllarda Terme/ Bağsaray Köyü Arımdere Mahallesinde elektrik olmadığı için televizyonumuz da yoktu. Gaz lambasının aydınlattığı evimizde geceleri annem bize Keloğlan masalları, evliya menkıbeleri anlatırdı. Hz. Yusuf'un kıssası, Hz.Eyüp'ün sabrı, Hz. Ali'nin cenkleri, Köroğlu destanı, bizleri çok etkilerdi.         
         Elektriksiz mahallemizde sadece bizde radyo vardı. “Arkası Yarınlar” isimli radyo tiyatrosunda Kerem ile Aslı, Ferhat ile Şirin, Arzu ile Kamber hikâyelerini  can kulağımızla dinler; film seyretmiş gibi olurduk.
1975 yılında Evci Sineması'nda Mustafa Rıfat ağabeyimle hayatımızda seyrettiğimiz ilk film, Cüneyt Arkın'ın baş rolde oynadığı “Battal Gazi” idi. Bu sinema filminden öyle etkilenmiştik ki, Battal Gazi ile birlikte Cüneyt Arkın da hayatımızın ilk ve en büyük kahramanı olmuştu gönlümüzde. 1977 yılında Miliç İlkokulundaki sınıf arkadaşım Ali Öztürk'ten 1 liraya (100 kuruşa) satın aldığım ve 45 yıldır sakladığım kartpostal; Cüneyt Arkın'ın bu filmlerden birinde beyaz gömleğiyle ok atarken çekilmiş fotoğrafıydı. Cüneyt Arkın'ın muhteşem oyunculuğla büyük bir heyecan ve hayranlıkla seyrettiğimiz “Malkaçoğlu”, “Köroğlu”, “Kara Murat”, “Hacı Murat”, “Alparslan'ın Fedaisi”, “Kılıç Arslan”, “Osmanlı Kartalı”, “Korkusuz Cengaver”, “Ferhat ile Şirin” gibi önemli tarihî filmler; bizim kuşak için kitaba ulaşamadığımız dönemlerde bizlere hak, fetih, yiğitlik, adalet, sevgi şuuruyla birlikte vatan, millet ve milli tarih sevgisini aşılayan en önemli eğitim aracı olmuştu.
Doktorluk mesleğini bırakıp aktör olan Cüneyt Arkın'ın tarihî filmleri; bizi öyle çok etkiliyordu ki ilk ve ortaokuldaki oyunlarımızın birçoğunda her birimiz, bu filmlerdeki tarihî kahramanlardan biri oluyordu. Fakir köy çocukları olarak en büyük oyuncaklarımız da ağaçtan yontarak yaptığımız bıçak, kılıç ile ok ve yaydı. Benim yaptığım tahta kılıç ve bıçağı çok beğenen arkadaşlarım Fahri ve Mehmet ile “komen” gibi savaş oyunları oynardık. Amcamların atına bindiğimizde kendimizi Kara Murat, Malkoçoğlu sanırdık. Hendeklerden, derelerden, köprülerden, binalardan, fıraktılardan Cüneyt Arkın  gibi atlar; dev gibi ağaçlara tırmanır hatta ıssız evde geceleri yalnız kaldığımızda hayalimizdeki kötülerle onun gibi dövüşürdük. Ortaokul yıllarında Fahri arkadaşım ile Cüneyt Arkın'ın tarihi filmlerindeki kahramanlarla öyle bir bütünleşmişiz ki yulaf tarlasında taklalar atarak savaş oyunu oynarken tarladaki yulafların çoğunu farkına varmadan perişan etmiştik.
Aktör Cüneyt Arkın, “Cemil” filmlerinde mert, alçakgönüllü, yardımsever, fedakâr, adaletli komiserimiz; “Maden” ve “Vatandaş Rıza” filmiyle ezilenin yanında, zulmedenin karşısında savaşan işçimiz; “Büyük Yemin”de çilekeş, vefalı, namuslu evladımız; “Sevgili Oğlum” ve “Sevgili Babam” filmlerinde müşfik, namuslu ve fedakâr babamızdı bizim. 12 Eylül öncesi sağ-sol çatışmasının zirvede olduğu karanlık dönemde günler öncesinde “sağcıların davası”nı anlatan film diye heyecanla beklediğimiz “Güneş Ne Zaman Doğacak” isimli unutulmaz filmi, Terme/ Turan Sineması'nda gece seyretmek için Nihat ve Mustafa Rıfat ağabeyimle birlikte annemizden yalvararak izin aldığımızı ve final sahnesinden dolayı gözyaşlarıyla evimize döndüğümüzü unutmadım hiç. 
Cüneyt Arkın'ın gönlümüze dokunan filmleri; yaşattığı kahramanlarıyla küçük köy ve kasabada çocukluk ve gençlik hülyalarımızı büyüten, bizi hayata, ülkemize, tarih ve kültürümüze bağlayan, “Simeranya” gibi bir hayal ülkesiydi bizim için. Bizler, Cüneyt Arkın ve çevirdiği filmler sayesinde Batı'nın sahte kahramanları olan “Robin Hud”lara, “Hiymen”lere, “Süpermen”lere, “Rambo”lara, “örümcek adam”lara değil; bizim tarihî ve millî  kahramanlarımıza özenmiştik.
      Çocukluk ve gençlik yıllarımızın en büyük kahramanlarından; millî bir duruşa sahip olan, bizim kuşakların yetişmesinde önemli etkisi olan, Türk sinemasının en büyük aktörlerinden Cüneyt Arkın'ın (Fahrettin Çüreklibatır'ın) vefatı; özellikle de 80 öncesi kuşağı, derin bir teessüre gark etti.  “Benim en büyük kahramanım, Türk halkıdır.” diyen, Kurtuluş Savaşı gazisinin oğlu  Cüneyt Arkın'ı biz de bu halkın kahramanı olarak özleyeceğiz ama o, filmleriyle ve örnek duruşuyla yaşayacak. Allah rahmet eylesin, mekanı cennet olsun. Ailesi ve sevenlerine sabırlar niyaz ederim.