Seyfi GÜNAÇTI

Tarih: 28.06.2016 16:15

Davetler

Facebook Twitter Linked-in

Ramazan ayında olduğumuza göre iftar davetlerinden söz ediyorum.

Oruç tutan her Müslüman yalnız başına veya ailece iftar eder. Ayrıca toplu iftarlar da olur. Toplu iftar deyince aklıma geldi, bu sene belediyelerin caddelerde ve açık alanlarda verdikleri toplu iftar haberlerine bu sene rastlamadım desem yeridir. Haber yapıldı da ben mi duymadım yoksa ?gösteriş oluyor? eleştirilerine muhatap olmamak için haber yapmıyorlar mı, bilmiyorum.

Bu sene iki toplu iftara katıldım: Biri eski okulum BÇ Anadolu Lisesi´nin, diğeri de yeni okulum Fatih Anadolu Lisesi´nin.

İlk iftarı Fatih Anadolu Lisesi 20 Haziran´da okuldan ayrılan öğretmenler için verdi. Ulusoy- Varan Tesislerindeki iftara, mazereti olanların dışında bütün öğretmenler katıldı. Çoğunluğu eşleri ile birlikte gelirken, çocuklarını getirenler de oldu. Bu haliyle iftar adeta bir aile yemeğine dönüştü.

Salıpazarı´na atanan Kimya Öğretmeni İsmail Karaçuha, Çarşamba´ya atanan Edebiyat Öğretmeni Mümin Kuzgun ile Samsun´a tayini çıkan Matematik Öğretmeni Tarık Uçar ve Fizik Öğretmeni Reyhan Kar´a hediyeleri verildi. Emeklilik dilekçesini vermiş ve onayı gelmiş biri olarak benim de adım okundu.

Gerek yemek esnasında ve gerekse plâket töreni sırasında espiriler yapıldı, güzel sözler söylendi ve sıcak bir ortam oluştu. Ulusoy Tesislerinin terası neredeyse bir okul havasına dönüştü. Öyle ki, davranışları ve konuşmaları (+) ve (-) ile değerlendirilen öğretmenler bile oldu! Samsun´a tayini çıkan Fizik Öğretmeni Reyhan

Kar´ın, ?Eğer bu okul Samsun´da olsaydı hiç düşünmeden tayinimi bu okula isterdim? sözü, bu samimiyetin bir göstergesiydi.

İkinci iftar daveti bundan iki gün sonra eski okulum Bülent Çavuşoğlu Anadolu Lisesi´nden geldi. Benim gönlümdeki yeri eskimese de, artık bir başka okulda görev yapıyor olmaktan dolayı böyle ifade etmek zorundayım.

Onlar da emeklilik ve tayin sebebiyle okuldan ayrılan öğretmenler için bu iftar yemeğini düzenlemişler. Birkaç gün önce bu sene emekliye ayrılacak olan Hayri Bey aramış ve ?Benim özel davetlimsin? demişti. Sonra proğram sorumlusu öğretmen ile Okul Müdürü Murat Aydın da aramış ve davet etmişti. Bir vefa örneği göstererek yaptıkları bu davetten dolayı kendilerine teşekkür ediyorum.

İftarı okul bahçesinde düşünmüşler. İyi de etmişler. Yemekleri de, başta hanımlar olmak üzere öğretmenler bizzat hazırlamışlar. Maliyeti hemen hemen yarıya indirmenin yanı sıra öğretmenlerin daha rahat hareket etmelerine imkân sağladı. Herkes nazı geçen arkadaşına şakalar yapıyordu. En çok konuşulan konu ise, kemikli güvecin bu masaya, etli güvecin şu masaya konulmuş olmasıydı. Asım Ayar, bunu bahane ederek istediği güvecin istediği yerinden tabağını doldurmayı başardı. Sonuçta güveçlerin hepsi aynı olsa da bu durum bile muhabbet konusu olabiliyordu.

Bir de evlerde verilen iftarlar var. İnsanlar yakın komşularını ve arkadaşlarını iftarda evinde ağırlıyor. Mahiyeti itibariyle güzel bir davranış ve kaynaşmaya vesile oluyor. Ancak bu iftarların bir başka yönü daha var. Davet edilenler, kendilerini karşı davette bulunmaya mecbur hissediyor. Aradan iki gün geçmeden, kendisini davet edenleri bu sefer o davet ediyor. Sonra misafirini en iyi şekilde ağırlama telaşı başlıyor. Bir de mahcup olmamak gerekiyor. Bu anlayışla yemek çeşitleri artıyor da artıyor. Masaya oturduğunuzda sofrada çorba dışında 4-5 çeşit yemek görebiliyorsunuz. Ev sahibinin, ?Acaba misafirlere ne hazırlasam?? telaşı, misafirlerin ?Acaba hangisinden alsam?? kararsızlığına dönüşüyor.

Bu konuda doğru uygulamayı kurum ve kuruluş iftarlarında görüyoruz. Liste belli: Çorba, sulu yemek (veya dolma vb), pilav. Ortada salata ve tatlı listeyi tamamlıyor. Böylece, ?Yemeği çok kaçırmışım? söylenmelerine de meydan verilmemiş oluyor.

Allah(CC) tuttuğunuz oruçları kabul, yaptığınız ibadetleri makbul eylesin.


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —