Bugün, 3 Temmuz 2024 Çarşamba

Nazmi KILIÇ


DEVENİN BAŞI

DEVENİN BAŞI


 İngiliz gazeteci Sina dağında karşılaştığı bir Bedevi’ye sorar: “Sence lider kimdir?” Bedevi; “Bir tanım yapmak yerine, bir öykü ile sorunuza cevap verebilir miyim” der. Gazeteci “Elbette, anlat öykünü” diye cevaplar. Bedevi anlatır;
“Benim gibi bir Bedevi, devesinin üstünde ve kızgın güneşin altında, Sina Çölü’nde yol almaktadır. Birden ufuk çizgisi kararır, gökyüzünde nadiren tek tük görülen kuşlar, bu kez toplu halde, karanlığın aksi istikametine doğru, telaşla kanat çırpmaktadır. Çölün mutlak sessizliği, daha da yoğunlaşır sanki. Deneyimli Bedevi; bu alametlerin, şiddetli bir kum fırtınası habercisi olduğunu hemen anlar.
Devesini çökertir, üstünden iner. Heybeden aldığı sağlam bir kazığı, kızgın kumlara çakar ve devesini sıkıca bu kazığa bağlar. Sonra yine heybelerden, katlanmış parçalar halinde çıkardığı küçük çadırını alelacele kurup, içine girer ve kapı örtüsünü her iliğinden düğümler.
Son düğümü henüz atmıştır ki; fırtına bulundukları bölgeye ulaşır. Küçük çadır havalanacakmış gibi sallanmakta, rüzgârın oluşturduğu kum sağanağı, neredeyse delip geçecek bir hızda, çadır yüzeyine çarpmaktadır. Her kum tanesinin, boyları küçük fakat verdikleri acı büyük oklar gibi bedenine saplandığı deve, dile gelir:
“Efendi, canım çok acıyor. Hiç olmazsa başımı çadıra sokmama izin verir misin?” der. Dışarıda olmanın ne kadar zor olduğunu iyi bilen Bedevi, zavallı devenin bu dileğini kabul eder ve “ Peki, başını çadıra sokabilirsin” diyerek, kapıyı bağlayan düğmeleri boşaltır. 
Durmak bir yana, fırtına giderek daha da gemi azıya almaktadır. Deve, sahibine; “Efendi, derimin en ince olduğu yer boynumdur ve şu an çok acıyor. İzin ver, boynumu da çadıra sokayım.” Bedevi, biraz ikirciklenmeyle, bu isteğe de “Peki” der.
Fırtına sanki sonsuza dek sürecek gibidir. Deve bu kez, ilk ikisinden daha acıklı bir sesle yalvarır; “Efendi, ne olur hörgücümü de çadıra sokmama izin ver…” 
Bedevi bu son isteği de kerhen kabul eder. Ancak, hörgücün de içeri girmesiyle, küçük çadırda kımıldayacak yer kalmamıştır. Bu duruma, Bedevi’den önce, deve tepki gösterir; “Efendi, bu çadır ikimize dar geliyor. Sen dışarı çıkıp, başının çaresine baksan…”
Başını rica ile çadıra sokan deve, artık sahibini dışarı davet etmektedir.
Biz de Bedevi’nin öyküsünü kendi hayatımız açısından mesnet alırsak şöyle yorum yapabiliriz. 
İnsan, her şeyden önce nefis sahibi olduğunu düşünmelidir. Nefis haramlarda aceleci, hayırlarda erteleyicidir. Bu yüzden nefsin terbiye edilmesi, nefse karşı galip gelinmesi gerekir. Nefis terbiye olacak, insan kendisini frenleyebilecek... Nefis terbiye olacak, insan kötü huyları atacak, iyi huyları alacak... Nefis terbiye olacak, insan Allah'ın istediği işleri yapmağa koşan, hayırlı faydalı bir insan olacak. Aksi halde deve misali nefsin emrine uyup verdiğimiz tavizler bizi hatadan hataya sürükler. Böylece insan kendi felaketini hazırlar.
Pekâlâ, lider kimdir? Bu hikâyeyi mesnet alarak cevap verelim. Lider; devenin başını dahi, çadıra sokmasına izin vermeyen insandır…” Nefsimize hâkim olarak kendimizin lideri olmaya ne dersiniz. Kendi nefsiyle mücadele etme gayreti içinde olanlara selam olsun. Sağlıcakla kalın.