Bugün, 20 Eylül 2024 Cuma

Seyfi GÜNAÇTI


Dilimiz evrenselmiş!

Dilimiz evrenselmiş!



Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmeni, gazetemiz yazarlarından Selim Eroğlu, “Gül Bahçesi Evleri” başlıklı yazısında benim Türkçeyi koruma yönündeki hassasiyetime değinerek atıfta bulunmuş. Kendisine teşekkür ediyorum. Bu vesile ile ben de birkaç kelâm etmek istiyorum.
Önüne gelen ahkâm kesiyor.
Eğitimin dili evrenselmiş; denklik değil, akredite diyecekmişiz. 
Bankacılık terimleri evrenselmiş; portföy diyecekmişiz. Yalnız; şefinden müdürüne kadar bilgi almak istediğim hiçbir banka görevlisi bana portföy’ün tam Türkçe karşılığını veremedi. Çok şey söylediler ama ben hala portföy yerine ne diyeceğimi bilmiyorum. 
Bilimin ve tıbbın dili zaten evrensel…
Çiçeklerin, ağaçların, bitkilerin dili de gittikçe evrensel olmaya başladı. Neredeyse akasya, menekşe, karanfil, çiğdem, biberiye unutuldu, unutulacak! 
Bu ‘evrensel’ ve de ‘yabancı’ özentisi eskiden de vardı ama son kırk yılda bulaşıcı bir hastalık gibi yayıldı; bizi bunaltmaya başladı. Konuşulanları, yazılanları anlayamaz olduk. Bu hastalık bazı kesimleri öylesine etkisi altına aldı ki bir türlü kurtulamıyorlar. İsteseler belki kurtulacaklar ama istemiyorlar. “Bu halimizle bizi entelektüel sanıyorlar” hesabındalar.
TC Hükümetinin bazı bakanları bile bu salgından etkilenmiş görünüyor. 
Sağlık Bakanı Fahrettin Koca,“Şehir hastaneleri konseptinden vazgeçmeyeceğiz” diyor. (25.12.2019, TRT Haber, 16.20)
Seksen beş milyona hitap eden TRT spikeri de“Ülkemizin turizm destinasyonlarından…” diyebiliyor. (28.06.2021, TRT Haber; 17.45)
Bakanlar, TRT spikerleri yabancı kelime kullanır da Cumhurbaşkanı geri duru mu? O da bu akıma kapılmış. “Terörle mücadele konseptimizde köklü bir değişikliğe giderek…” demiş. (30.08.2023, 19.00 Haberleri)
Halbuki Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Türk Dil Bayramı'nı kutladığı mesajında (26.09.2021), "Yaşayan bir varlık olan dilimizi beslemek, korumak ve geliştirmek için Türkçemizin kullanımına özen göstermeyi sürdürmeliyiz" demişti. 
Ne demişler? “Baş nereye giderse ayak da oraya gider.”
*Samsun’da bir vatandaş yeni emlâk bürosu açmış. İsim tabelâsına da “MEGA CİTY GAYRIMENKUL” yazdırmış. Bunu da Facebook’ta paylaşmış. Mega City ifadesine takıldım. Azıcık İngilizcemiz vardır; manasını anladım ama “Acaba o ne diyecek?” düşüncesiyle, “Hayırlı olsun. Gayrımenkul’ü anladım da şu ‘MEGA CİTY’ ne manaya geliyor, çözemedim” diye yorum yaptım. 
İş yeri sahibi ters bir cevap vermemiş. “Hocam! Mega Kent, Büyük Şehir anlamı taşıyor”  demiş. Ben de “Madem Türkçesi var, Türkçesini tercih edelim. Dilimizi ve değerlerimizi koruyalım” dedim. Tepki göstermemiş; “Anlaşıldı hocam, dikkat ederiz” demiş.
Ben de anlayışından dolayı Muhammet Tomar’a teşekkür ediyorum.
Türkçe karşılıkları varken; gerek yabancı kelimelerle ve gerekse uyduruk ifadelerle dilimizi yozlaştırma gayret ve niyetleri, sorumluluk sahibi kişileri rahatsız ediyor. Bunlardan biri de M. Halistin Kukul’dur. Halistin Hoca, duygu ve düşüncelerini “Dilnâme” isimli şiirinde şöyle dile getirmiş: 
‘Medeniyet’i atıp getirince ‘uygar’ı,
‘Saygın’ olmak isteyen, kaybetti ‘itibar’ı.
‘Mecburi’, ‘zorunlu’ymuş, ‘mesele’ ise ‘sorun’,
Tercümanla konuşur oldu dedeyle torun.
‘Olanak’la saldırıp yok ettiler ‘imkân’ı,
‘Hatıra’yı kaldırıp, sonra yazdılar ‘anı’.

Maziyi günümüze bağlayan köprüdür dil,
Dili bozmak isteyen, neye düşman iyi bil.