Bugün, 3 Temmuz 2024 Çarşamba

Selim EROĞLU


DÜŞÜNME KARA KARA BİZ DE VERDİK BUNA PARA !

DÜŞÜNME KARA KARA BİZ DE VERDİK BUNA PARA !


 Çanakkale gezisiyle ilgili son bilgileri almak üzere o gün Canik Belediyesine gitmiştim. On yıldır Samsun’da ikamet ediyorum, Canik Belediye binasına ilk defa gittim. İyi mi kötü mü bilmiyorum. İşim düşmemiş demek ki…
Belediye binası mimarisiyle ve dış görünüşüyle adeta insanı büyülüyor. Önündeki koca meydan çevreye ayrı bir ferahlık veriyor. Meydan, genişlik itibariyle her türlü etkinliğe müsait. Hemen bitiğindeki muhteşem cami ayrı bir güzel.
Belediye çalışanları tıpkı başkanları İbrahim Sandıkçı gibi güler yüzlü ve misafirperver. Sağ olsunlar, her konuda yardımcı oldular. Bina, ilk etapta haşmetiyle ürperti verse de personelin iyi niyetli yaklaşımı kasveti ortadan kaldırıyor.
Belediyedeki işimi tahminimden daha kolay ve daha kısa sürede hallettim. Baktım zamanım var. Bu sefer belediyenin arka tarafından çıktım. Baktım az ileride pazar kurulmuş. Gelmişken pazarı boydan boya dolaşmaya karar verdim. Uzun bir caddeyi o gün için kapatıp pazar yeri olarak tahsis etmişler. Tahminen caddenin, dolayısıyla pazarın uzunluğu neredeyse iki km var. Bir caddeden oluşan upuzun bir pazar. Deniz tarafına doğru sonuna kadar gitmeye karar verdim. Git git bitmiyor. Zannımca Samsun’un sayılı semt pazarlarından biri olsa gerek. Pazarcı esnafı akla gelebilecek her şeyi satıyor. Her bütçeye uygun ürün var. Dışarıdan gelenler Samsun’un bolluk ve ucuzluk memleketi olduğunu söylüyorlar. Ucuzluğu bilemem ama bolluk hususunda ben de aynı kanaatteyim. Samsun’da yetişmeyen ürün yok. Üretilen ürünler anında taze taze pazara iniyor.
Pazar oldukça hareketli ve canlı. Satan da var, alan da. Tek tük benim gibi meraklılar da var. Pazar yeri insan kaynıyor.
Baktım hemen üst tarafta Karşıyaka Anadolu Lisesi var. Demek ki burası Karşıyaka Mahallesi.
Pazarcılar çeşitli usullerle, konuşmalarla ürünlerini satmaya çalışıyorlar. Gezerken farklı bir ses duydum. Bu, bir bayan sesiydi. Herkesin duyacağı şekilde: ‘’ Düşünme kara kara, biz de verdik buna para’’ diyordu. Cümle hoşuma gitti. Değişik bir pazarlama tekniğiydi. Şiirle pazarı buluşturuyordu. İçinde yaşadığımız ekonomik sıkıntılara çözüm gibi geldi bana. İçinde Türkçe’nin zarafeti ve zenginliği vardı. Ayrıca tüketiciye güven telkin ediyordu. Demek ki ekonomik sıkıntılardan dolayı pazar yeri kara kara düşünen insanlarla doluydu. Fiyatlar düşer diye belki de akşamı bekliyorlardı. Satıcı: ‘’Kara kara düşünmek çözüm değil. Ben de bir alıcı- satıcıyım. Parayla aldım, parayla satıyorum. Aradaki kar marjıyla da geçimimi sağlıyorum. Biraz empati yapıp beni de düşünün. Rakip değiliz, düşman hele hiç değiliz. Satıcı ve alıcı olarak ikimiz de reel ekonominin birer paydaşıyız. Alırken para vermemiş olsam, daha uyguna verme imkanım olsa neden vermeyeyim? Birbirimizi idare edelim, geçinip gidelim şu yalancı dünyada’’ demek istiyor.
Bundan daha güzel bir iletişim dili olabilir mi? Vuruldum cümleye. İktisat Fakültelerinde bile akla zor gelebilecek bir cümle. Hayatın içinden bir cümle. Halkımızın ferasetinden neşet etmiş bir cümle. Slogan yarışmasında kesin birinci olacak bir cümle.
Bilumum reklam filimlerinde kullanılacak bir cümle. Yakında televizyonlarda duysam ne kadar memnun olurum.
Bir anda Nihat Sami Banarlı’nın ‘’Türkçenin Sırları’’ adlı muhteşem eseri aklıma geldi. Yazar, pazarlarda kullanılan Türkçe’ye meftun olduğunu söylüyor. ‘’Ben ana dilim Türkçe’ye pazar yerlerinde vuruldum’’ diyor. O da benim gibi canlı misaller veriyor. Meraklısı açıp okuyabilir.
Çocukluğumda bizim köye, pazara Çarşambalı Cafer diye bir satıcı geliyordu. Pılı pırtı satıyordu. Bütün malını bir çulun üzerine döküyor, akşama kadar ‘’ batan geminin malları bunlar’’ diye bağırarak satış yapıyordu. Kapış kapış da gidiyordu. Ne hikmetse batan geminin malları bir türlü bitmiyordu. Demek ki batan gemi Titanik gibi bir şeymiş. Gemi battı gitti, kurtarılan mallar hala bitmedi.
Öyle anlıyorum ki ‘’ batan geminin malları’’ tabiri ucuzluğun alamet-i farikasıydı.
Şimdilerde ‘’ bunlar niye bu kadar pahalı’’ dediğimizde ‘’batan geminin malları değil bunlar’’ diyorlar.
Nereden nereye!
Pazarcıların mesajına itibar edelim. Ucuza alacağız diye sabırlarını zorlamayalım. Çünkü onlar da para verip alıyorlar. En iyisi orta yolu bulmak.
Temel, yol kenarına tesis açmış. Tabelaya şöyle yazmış: ‘’ Durursan sen de tok, ben de tok; durmasan sen de aç ben de aç.’’
Duralım, hem biz doyalım, hem de Temel doysun.
Hasılı kimse aç açık kalmasın.