Bugün, 30 Nisan 2024 Salı

Hasan ÖZDEMİR


EVLERİNDE LAMBALARI YANIYOR

EVLERİNDE LAMBALARI YANIYOR


Kim ne derse desin, gündem belirleme konusunda sayın Başbakan’ın üstüne yok. Her yurt dışına çıkışta bir laf eder, geride kalanlar iktidar ve muhalefet dahil, o konu hakkında günlerce konuşur dururlar. Sonra da, başbakanın deyimiyle, ellerine verdim bir çelik çomak oynuyorlar, der. Geçen hafta da öyle oldu. Bir karma öğrenci evleridir aldı başını gitti. Gazetelerin köşe yazarları, kahvehane köşeleri, evler dahil bu konuyu konuştu durdu hep.

Sayın Başbakan’ın bu çıkışlarını daha önce de duymuştuk.Bir aralar tıp doktoru kesilmiş, onun söylediği kürtajı, hatta sezeryanla doğumu tartışmıştık. Sonuç ne oldu. Hiç. Karma evler konusunun da fazla ileri gitmeden kapanacağını düşünüyorum. Her ilde bir üniversite, her ilçede fakülte veya yüksek okul olunca, yurt bulamayan öğrenciler ne yapacaklar ki? Yurt vardı da gitmediler mi? Hem bunlar 13-15 yaşında çocuklar değil. Hepsi de reşit, hepsi de 18 yaşın üstünde. Eğer komşularını rahatsız ediyor, huzursuzluk yapıyorlarsa, zaten şikayet edilir, gereği yapılır. Hani özel hayata karışmıyordunuz?

Devletin valisi,âhlak için gerekirse ev basarız, diyor. Sonra da daha önceki rozet ve bayrak dağıtımı sırasında, Adana belediye başkanıyla girdiği tartışma nedeniyle olsa gerek, protesto ediliyor. Protesto eden adama, “Getirin o gavatı buraya” diyor. Ne günlere kaldık Allah’ım. Bu küfürdür açıkca. Nasıl böyle bir söz edersin?Adam karısını mı pazarlıyordu da, gavat dedin be adam. Adamın biri, bazı sorunlar yüzünden psikoloğa gitmiş. Başlamış derdini anlatmaya. Psikolog, bir süre dinledikten sonra, adamı test etmeye karar vermiş. Simsiyah bir karton kağıt göstermiş. Burada ne görüyorsun, demiş. Gece sevişen zencileri görüyorum, siyah örtülü karyoladalar hem de, yuh be…Sonra psikolog bir kağıt üzerine kare resmi çizmiş. Burada ne görüyorsun? Burası bir ev. İçinde bir adam ve bir kadın var. Vay anasına be şunlara bak…Psikolog, sonra bir üçgen işareti yapmış. Bu ne? diye sormuş, hastasına. Ha o mu. Bu çadıra benziyor ya. İçinde bir adam ve bir kadın, üüüüüü… Psikolog daha sonra bir dikdörtgen çizmiş. “Peki bu nedir?” Adam derin bir nefes almış. “Bu bir otobüs. Arka koltukta bir adam ve bir kadın. Ne yaptıklarını ne sen sor, ne ben söyliyeyim.” Psikolog kızmış iyice. “Sen, başka bir şey düşünemez misin be adam?” Adam gayet pişkince, “İyi de, bunları çizen sensin, bana ne kızıyorsun ki?” Eee. Kıssadan hisse… Güler misiniz, ağlar mısınız bilemem.

SENSİZ BİR 10 KASIM DAHA
Bir 10 Kasım günü yine Ata’mızı andık. Cumhuriyetin kurucusu, Çanakkale’nin, Dumlupınar’ın, Sakarya’nın kahramanı büyük önder Mustafa Kemal Atatürk, bundan 75 yıl önce aramızdan ayrıldı. Hem de 57 yaşındayken. Yakılmış, yıkılmış ve yorgun bir imparatorluğun kanla, canla kurtarılan son parçası üzerinde kurulan ,13 milyon nüfuslu , genç bir Türkiye Cumhuriyeti bize bırakarak. Bu gün, bu topraklar içinde huzur içinde yaşıyorsak, her geçen gün daha da büyüyerek gelişiyorsak, senin , silah arkadaşlarının ve yüce Türk Milletinin sayesindedir.

Ben,Türk Milletinin bir ferdi olmamla da, müslüman olmamla da gurur duyuyorum. Dün tarihler seni ve silah arkadaşlarının kahramanlıklarını anlatıyordu, bu gün tarih kitaplarından silmeye çalışıyorlar. 16 ülkede heykellerin var, o ülkelere ışık tutmuşsun ki seni örnek alıyorlar. Oysa şu an bizlerin hafızalarından tamamen silmeye ve unutturmaya çalışıyorlar. Trablusgarp’ta İtalyanlar’a karşı mücadele ettiğini, Çanakkale’de Dünya devletlerine meydan okuduğunu, canın pahasına savaştığını, Büyük Taarruz’da zafere ulaştığını bizler biliyoruz. Sağ kaldıkça anlatacağız. Ben yine de “Ne mutlu Türk’üm diyene’” diyorum. Anam öyle doğurmuş ne yapayım, elimde değil. Nur içinde yat Ata’m. Kalın sağlıcakla…