Bugün, 2 Temmuz 2024 Salı

B.Rahmi ÖZEN


EYLEM Mİ, SÖYLEM Mİ?

EYLEM Mİ, SÖYLEM Mİ?


     İnsan, sağır ve kör olursa, hayatı kısırlaştıran sloganların kuyruğuna takılır.  Böyle olunca ezberini bozamaz bir türlü.  Bu, kendini yenilemediği için böyledir. O zaman, ne kadar yenilenme arzusu içinde olursanız olunuz; yaşadığınız dünyayı değiştirmeye gücünüz yetmez. 
Gençlik yıllarımızdı. Kanımızın kaynadığı, sımsıcak duygularımızın habire depreştiği yıllardı. Yüreklerimize kısa ve öz cümleler belletilmişti. Siyasi partilerin miting alanları, caddeler, üniversite kampusları tıpkı bizim gibi kanı kaynayan bu cümlelerle inliyordu. Kahrolsun falanca! Yaşasın falanca! Bazı şeyler kahrolacak ve bazı şeyler yaşayacaktı. Biri kahrolacak, biri gök ekin misali yeşerecek. Yazık ki bu sloganları atanlar eylemsizdi. Yani amelsiz… Onlar, yerinde slogan atıp, çaylarını kahvelerini sigaralarını içerken çığırtkanlığını yaptıkları şeyler kendiliğinden yeşerecekti. Ne 'kahrolsun' demekle bazı şeyler kahroldu, ne "yaşasın" demekle öbür şeyler gelişip serpildi. Ancak bir şey oldu. Ne oldu biliyor musunuz? Bu sloganların cazibesine tutulanlar yitip gitti.
Gençliğimizle birlikte, yalın bir gerçeğin ayırtına varmak için büyük bedeller ödedik. Yaşananlardan ders almadık. Her geçen günü unuttuk hiç arkamıza bakmadan yeni sloganlarla yeni güne başladık.  
Kurşun sıkıcıların kurşunlarına yenilen genç bedenler, bize bir şey söylemedi. Yüreğimizde ölmeye yüz tutmuş taraflar çoğaldı, hayatın sevinci ve coşkusu bizi çoğaltmadı. Bu sloganların cazibesiyle kirlendik ve çok çirkin bir biçimde büyüdük.
Büyük dediklerimiz onursuz ve erdemsiz yaşamayı öğrettiler. işte görüyoruz, tablo önümüzde; her taraftan yalan yağıyor. 
Her gün, yeni yalanlarla tanıştık.  Yığınlar içinde kaybolan insan, aşağılandı, değer kaybetti. Fecaat, yüksek her yeni günle birlikte bir sesle yürüyor ve insanı vurmaya devam ediyor. İnsanlar, bağlandıkları değerlerle bir imtihan geçiriyor. 
Öyleyse?
Peki, öyleyse bu kirliliğine ve bayağılıklara tutsak olmuş olan insanı düştüğü kaostan kurtaracak yani direnmek ve ses vermek durumundaki Müslüman, dayatılan bu kirliliğe karşı bir ses yükseltmeyecek mi? Sahi, Müslüman, önüne konulan ipeği ne zaman ve nasıl dokuyacak? Yüksek frekanslarla haykırdığımız sloganlarda gezinen idealizm, bir günün sabahında kapımızı çalacak mı? 
Slogancının yüreğinde ümranlar kurmayan bir gaye, slogancının ve milletin elinden hiç tutmamıştır. Peki, bugün tutacak mı? Bin kere hayır.  Hastalığımıza derman arıyorsak, destanlarımızda ve şiirlerimizde yaşattığımız, gerçekten doğan o muhteşem ses, her şeyden evvel içimize akmalıydı. Ve eylemlerimiz, bizleri diriltmeli. 
Herhalde eksiğimiz; yüce değerler içeren kaynaktan beslenmeden yollara dökülüşümüzdedir. Dünya değişti ey slogan atıcılar! Bir sigara içimlik zamanda dünyalar yıkıyor, uygarlıklar kuruyor.